“O çocuktan hoşlanıyor musun?” Emma sesin geldiği tarafa doğru döndü.
“Az önceki konuşmaları duydum,” diyerek omuzlarını silkti Paige.
“Doğru mu?”
“Evet, hoşlanıyordum. Belki de hâlâ hoşlanıyor olabilirim ama bu iş yürümez,” dedi Emma.
“Neden?”
“Aynı anda bir çocuğun peşinde koşup modaya odaklanamıyorum.”
“İyi de onu pek kovalamış gibi görünmüyorsun,” dedi Paige.
“Sürekli olarak onu atlattığımı, çünkü Charlie'den hoşlandığımı düşünüyor,” dedi Emma.
“Yanılıyor ama bunu ona söyleyemem, ne yaptığımı da açıklayamam. Kısacası karışık bir iş.”
“O kadar da karışık değil,” dedi Paige.
“Karışık olan, çok kısa bir zaman içinde dönüşüm malzemelerini kullanarak yeni bir koleksiyon hazırlamaya çalışmandı. Üstelik bir de boncukçuların peşinde koşmak zorunda kalınca her şey zorlaştı.”
Daha sonra Paige Hermes marka omuz çantasını açtı ve telefonunu çıkardı. Hızlı bir biçimde bir mesaj çekti. “Hemen vestiyerden ceketini al ve dışarıya koş.
Arabanın içinde seni bekliyor.”
“Kim bekliyor?”
“Benny elbette. Seni okulun spor salonuna götürecek. Orada sana ihtiyacı olan bir basketçi çocuk var.”
“Bunu neden yapıyorsun?” diye sordu Emma.
Paige, şimdiye kadar Allegra'nın işleri dışında Emma'nın özel yaşamına hiç karışmamıştı.
“Bir işi yapmaya çılgınca tutulmuşsan, iş, arkadaşlık ve aşkı dengelemek kolay bir iş değildir. Ben de bunu tam olarak başarmış değilim.”
Paige bunları derken parmağındaki şık nikah yüzüğünü okşadı ve iç çekti.
“Sen henüz çok gençsin. Allegra daha işin başında. Bu gecenin tadını çıkart. Yarın mailler ve siparişler yağacaktır. Şimdi eğlen. Git, hadi!” Paige Emma'yı kapıya doğru ittirdi.
“Peki ya buradaki Allegra'nın işleri?”
“Bu gece bitti. Francesca her şeyi toparlar... Üstelik Billy ile de arası iyi. Onlara bulaşmamak en iyisi. Haydi, sana güle güle!”
“O çocuktan hoşlanıyor musun?” Emma sesin geldiği tarafa doğru döndü.
“Az önceki konuşmaları duydum,” diyerek omuzlarını silkti Paige.
“Doğru mu?”
“Evet, hoşlanıyordum. Belki de hâlâ hoşlanıyor olabilirim ama bu iş yürümez,” dedi Emma.
“Neden?”
“Aynı anda bir çocuğun peşinde koşup modaya odaklanamıyorum.”
“İyi de onu pek kovalamış gibi görünmüyorsun,” dedi Paige.
“Sürekli olarak onu atlattığımı, çünkü Charlie'den hoşlandığımı düşünüyor,” dedi Emma.
“Yanılıyor ama bunu ona söyleyemem, ne yaptığımı da açıklayamam. Kısacası karışık bir iş.”
“O kadar da karışık değil,” dedi Paige.
“Karışık olan, çok kısa bir zaman içinde dönüşüm malzemelerini kullanarak yeni bir koleksiyon hazırlamaya çalışmandı. Üstelik bir de boncukçuların peşinde koşmak zorunda kalınca her şey zorlaştı.”
Daha sonra Paige Hermes marka omuz çantasını açtı ve telefonunu çıkardı. Hızlı bir biçimde bir mesaj çekti. “Hemen vestiyerden ceketini al ve dışarıya koş.
Arabanın içinde seni bekliyor.”
“Kim bekliyor?”
“Benny elbette. Seni okulun spor salonuna götürecek. Orada sana ihtiyacı olan bir basketçi çocuk var.”
“Bunu neden yapıyorsun?” diye sordu Emma.
Paige, şimdiye kadar Allegra'nın işleri dışında Emma'nın özel yaşamına hiç karışmamıştı.
“Bir işi yapmaya çılgınca tutulmuşsan, iş, arkadaşlık ve aşkı dengelemek kolay bir iş değildir. Ben de bunu tam olarak başarmış değilim.”
Paige bunları derken parmağındaki şık nikah yüzüğünü okşadı ve iç çekti.
“Sen henüz çok gençsin. Allegra daha işin başında. Bu gecenin tadını çıkart. Yarın mailler ve siparişler yağacaktır. Şimdi eğlen. Git, hadi!” Paige Emma'yı kapıya doğru ittirdi.
“Peki ya buradaki Allegra'nın işleri?”
“Bu gece bitti. Francesca her şeyi toparlar... Üstelik Billy ile de arası iyi. Onlara bulaşmamak en iyisi. Haydi, sana güle güle!”