9786055391089
542015
https://www.siyasalkitap.com/goc-mekruhsa-mahir-ne-yapsin
Göç Mekruhsa Mahir Ne Yapsın? Savaş ve Göç Adına, Çocuklardan Özür Diliyorum!
14.40
Göç nasıl bir şeydi? Ekmek için, yurt için, Töreden muzdarip kan davaları için aynı anlamı taşısa da, savaşlar sonucu can havli ile canlarını kurtarma operasyonuydu onlar için. Göç edildikten sonra, evin Türkmen Pehlivanı Mahmut, Mahir'i, karısı Kevser'i ve ikiz bebelerini tek zembile sığdıramasa da, kucaklayıp komşu Türkiye'ye sığınmayı başarmıştı. Mahmut Zembilini tam tekmil yurda taşımanın mutluluğuyla derin bir nefes aldığını zannederken, bedenini dağıtan o mayının korkunç sonucuna mütakip, zembildeki elmalar gibi ailesinin her bir ferdi bir tarafa dağılıp, uzun yıllar sonra toparlanabilmişti. Göç Mekruhtu, savaş çirkindi ve fakirlik sınır tanımadığı yaşamlarına hediye gibi giren can arkadaşı Sait'in vefakâr dostluğu apayrı gurur timsaliydi. Düşünün ki Sait Cizreli, kökü botan suyu gibi tertemiz Kürt kökenli bir aslan parçası, Mahir ise Türk kökenli bir Kerküklü pehlivanın oğluyken yıllara meydan okuyan dostlukları Türk-Kürt kardeşliğinin en güzel sembolü olmuşlardı.Kardeşliğe nifak sokanlardan olmadılar ikisi de. İnsanlık adına açılan kucaklar, din, dil ırk gözetmeksizin gösterilen en kadim kardeşperverliği sergilediler . Irakta Saddam'ın zulmüne uğrayan sadece Kerkük halkı olmamakla beraber, kendi halkı ve Kürtler de orada pisipisine katledildikleri aşikârdı. İşte Sait ve diğer doğu halkın bunu ezilmişliklerinin elim yarasını çektikleri için Irak'tan göç eden her kim olursa olsun masuma kucak açıyorlardı. Kerkük yiğidi Mahir, ne Halepçeyi unutmuştu ne de Saddam'ın zulmü sonucu dağılan aileleri. Irak ve Amerika'nın arasındaki ateş çemberinden kurtulan birkaç aileden biriydiler. Kimbilir orada daha milyonlarca hayat hikâyesine tanık olunurken oradaki kadın ve çocukların anılarında katil bir Amerika ve diktatör Saddam Hüseyin portresi asla silinmeyecekti. (Yıl 30 Aralık 2006) Saddam Hüseyin idam edildiğinin sabahında Mahir ve annesi, memleketlerinden göç ettikleri o günü, uzun metrajlı film şeridi gibi hafızlarında geçirdiler. "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste" deyimi milyonlarca dudakta o dakika mırıldanıyordu.. Göçzede Mahir'in hayatındaki en kalıcı haslet kardeşlikti, dostluktu, vefaydı. Mahir'in hayat hikâyesine yakınen tanık olan herkesin aklında yer edinen tek bir serzeniş vardı, tek bir ezber, tek bir idol:" Göç mekruh ise Mahir ne yapsın?"
Göç nasıl bir şeydi? Ekmek için, yurt için, Töreden muzdarip kan davaları için aynı anlamı taşısa da, savaşlar sonucu can havli ile canlarını kurtarma operasyonuydu onlar için. Göç edildikten sonra, evin Türkmen Pehlivanı Mahmut, Mahir'i, karısı Kevser'i ve ikiz bebelerini tek zembile sığdıramasa da, kucaklayıp komşu Türkiye'ye sığınmayı başarmıştı. Mahmut Zembilini tam tekmil yurda taşımanın mutluluğuyla derin bir nefes aldığını zannederken, bedenini dağıtan o mayının korkunç sonucuna mütakip, zembildeki elmalar gibi ailesinin her bir ferdi bir tarafa dağılıp, uzun yıllar sonra toparlanabilmişti. Göç Mekruhtu, savaş çirkindi ve fakirlik sınır tanımadığı yaşamlarına hediye gibi giren can arkadaşı Sait'in vefakâr dostluğu apayrı gurur timsaliydi. Düşünün ki Sait Cizreli, kökü botan suyu gibi tertemiz Kürt kökenli bir aslan parçası, Mahir ise Türk kökenli bir Kerküklü pehlivanın oğluyken yıllara meydan okuyan dostlukları Türk-Kürt kardeşliğinin en güzel sembolü olmuşlardı.Kardeşliğe nifak sokanlardan olmadılar ikisi de. İnsanlık adına açılan kucaklar, din, dil ırk gözetmeksizin gösterilen en kadim kardeşperverliği sergilediler . Irakta Saddam'ın zulmüne uğrayan sadece Kerkük halkı olmamakla beraber, kendi halkı ve Kürtler de orada pisipisine katledildikleri aşikârdı. İşte Sait ve diğer doğu halkın bunu ezilmişliklerinin elim yarasını çektikleri için Irak'tan göç eden her kim olursa olsun masuma kucak açıyorlardı. Kerkük yiğidi Mahir, ne Halepçeyi unutmuştu ne de Saddam'ın zulmü sonucu dağılan aileleri. Irak ve Amerika'nın arasındaki ateş çemberinden kurtulan birkaç aileden biriydiler. Kimbilir orada daha milyonlarca hayat hikâyesine tanık olunurken oradaki kadın ve çocukların anılarında katil bir Amerika ve diktatör Saddam Hüseyin portresi asla silinmeyecekti. (Yıl 30 Aralık 2006) Saddam Hüseyin idam edildiğinin sabahında Mahir ve annesi, memleketlerinden göç ettikleri o günü, uzun metrajlı film şeridi gibi hafızlarında geçirdiler. "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste" deyimi milyonlarca dudakta o dakika mırıldanıyordu.. Göçzede Mahir'in hayatındaki en kalıcı haslet kardeşlikti, dostluktu, vefaydı. Mahir'in hayat hikâyesine yakınen tanık olan herkesin aklında yer edinen tek bir serzeniş vardı, tek bir ezber, tek bir idol:" Göç mekruh ise Mahir ne yapsın?"
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.