Göçmen İşçiler - Çin Mucizesinin Ardındaki İnsanlar Göçmen İşçilerle Söyleşiler
Kitabın yazarı Lü Guogang Çin'in önemli sosyoloji uzmanı ve saha araştırmacısıdır. Bu kitapla göçmen işçilerin gerçek durumunu aydınlatmaya çalışıyor.
Çin'de bugün en büyük 15 kentte yaklaşık 200 milyon göçmen işçi çalışmakta ve yaşamaktadır. Bunlar hızlı bir şekilde yaşamlarını iyileştirmek için zor koşullarda bu kentlere gelerek, hızlı bir biçimde para biriktirmek için çok daha uzun çalışma saatlerinde çalışıyor. Aynı zamanda birkaç işi bir arada yürütenler var. Bu kitap, göçmen işçilerin başından geçen serüvenleri ve başarı kazanmak için yaptıkları zorlu fedakarlıkları anlatıyor. Fotoğraflarla bezenmiş olan bu değerli kitap, aynı zamanda sözlü tarih çalışması anlamını taşıyan bir sosyoloji araştırmasıdır. Bu göçmen işçilerin bazıları fırsatları iyi değerlendirerek kendi işlerini kurabilmektedir. Göçmen işçiler uzun bir süre kentlerde ikinci sınıf vatandaş işlemi görmüşlerdi. 2010 yılından itibaren yapılan reformlarla bu durum aşılmaya çalışılıyor. Hükümet ve sendikalar bu büyük kitlenin toplumsal güvencelerini ve sağlık koşullarını iyileştirmek için çabalar içinde. Fakat hala yapılacak çok şey var.
Kitaptan, bu insan grubunu oluşturan bireylerin gerçek yaşamları, düşünceleri ve hissiyatları hakkında bilgi edinebiliyoruz. Çeşitli nedenlerle kendi doğup büyüdükleri yerlerden çıkmak zorunda kalmış bu insanlar, kendilerini farklı bir yeni dünyada bulmakta ve yeni yaşamlarını kendi elleriyle yapmaktadırlar. Bu insanların pek çoğu, çiftçilikten elde etmelerinin asla mümkün olmadığı kazançlar sağlamışlardır.
1990'lardan itibaren Çinli çiftçiler, ailelerinin gelirlerini desteklemek adına toprağı işleme takvimlerindeki boşluk dönemleri süresince şehirlerde geçici işler yapmaya başlamışlardı. Kırsal ürünlerin ve emek güçlerinin şehirlere akışı ile kentsel ticari malların ve bilginin kırsal bölgelere akışı, kent-kır ekonomik mübadelesini canlandırdı ve kendi kendini idare eden küçük çiftlik ekonomisinin dönüşümüne olanak sağladı. Önemli tarihsel toplumsal ilerlemeler genellikle bireylerin zorlu mücadeleleriyle ilişkilidir.
Çinli çiftçilerin hareketliliği, Çin'deki toplumsal sorunları aşırı derecede karmaşıklaştıracaktı. 1978'de reform ve dışa açılma politikasının benimsenmesinden itibaren, Çinli çiftçilere dönük en kayda değer değişim, açık bir toplumsal sistemin parçası haline gelmiş olmaları ve işlerinin, yaşam tarzlarının ve ilişkilerinin giderek daha da toplumsallaşmış hale gelmiş olmasıdır. Bir hızlı toplumsallaşma çağında, mali durum, bir bireyin ve onun ailesinin toplumsal bağlarının başlıca etmeni olmanın yanı sıra onlar için refahı arttırmaya dönük bir baskı kaynağıdır.
Bu nedenle, topraklarından ve memleketlerinden ayrılan çiftçiler açısından, şehirlerde çalışmak sadece zorluklar değil, aynı zamanda yeni bir yaşam biçimini keşfetmenin heyecanını da sunar. Çiftçilerin yaşamları yoğun ve zordur ve çiftçiler bir dizi çelişen duygular yaşarlar.
Kitabın yazarı Lü Guogang Çin'in önemli sosyoloji uzmanı ve saha araştırmacısıdır. Bu kitapla göçmen işçilerin gerçek durumunu aydınlatmaya çalışıyor.
Çin'de bugün en büyük 15 kentte yaklaşık 200 milyon göçmen işçi çalışmakta ve yaşamaktadır. Bunlar hızlı bir şekilde yaşamlarını iyileştirmek için zor koşullarda bu kentlere gelerek, hızlı bir biçimde para biriktirmek için çok daha uzun çalışma saatlerinde çalışıyor. Aynı zamanda birkaç işi bir arada yürütenler var. Bu kitap, göçmen işçilerin başından geçen serüvenleri ve başarı kazanmak için yaptıkları zorlu fedakarlıkları anlatıyor. Fotoğraflarla bezenmiş olan bu değerli kitap, aynı zamanda sözlü tarih çalışması anlamını taşıyan bir sosyoloji araştırmasıdır. Bu göçmen işçilerin bazıları fırsatları iyi değerlendirerek kendi işlerini kurabilmektedir. Göçmen işçiler uzun bir süre kentlerde ikinci sınıf vatandaş işlemi görmüşlerdi. 2010 yılından itibaren yapılan reformlarla bu durum aşılmaya çalışılıyor. Hükümet ve sendikalar bu büyük kitlenin toplumsal güvencelerini ve sağlık koşullarını iyileştirmek için çabalar içinde. Fakat hala yapılacak çok şey var.
Kitaptan, bu insan grubunu oluşturan bireylerin gerçek yaşamları, düşünceleri ve hissiyatları hakkında bilgi edinebiliyoruz. Çeşitli nedenlerle kendi doğup büyüdükleri yerlerden çıkmak zorunda kalmış bu insanlar, kendilerini farklı bir yeni dünyada bulmakta ve yeni yaşamlarını kendi elleriyle yapmaktadırlar. Bu insanların pek çoğu, çiftçilikten elde etmelerinin asla mümkün olmadığı kazançlar sağlamışlardır.
1990'lardan itibaren Çinli çiftçiler, ailelerinin gelirlerini desteklemek adına toprağı işleme takvimlerindeki boşluk dönemleri süresince şehirlerde geçici işler yapmaya başlamışlardı. Kırsal ürünlerin ve emek güçlerinin şehirlere akışı ile kentsel ticari malların ve bilginin kırsal bölgelere akışı, kent-kır ekonomik mübadelesini canlandırdı ve kendi kendini idare eden küçük çiftlik ekonomisinin dönüşümüne olanak sağladı. Önemli tarihsel toplumsal ilerlemeler genellikle bireylerin zorlu mücadeleleriyle ilişkilidir.
Çinli çiftçilerin hareketliliği, Çin'deki toplumsal sorunları aşırı derecede karmaşıklaştıracaktı. 1978'de reform ve dışa açılma politikasının benimsenmesinden itibaren, Çinli çiftçilere dönük en kayda değer değişim, açık bir toplumsal sistemin parçası haline gelmiş olmaları ve işlerinin, yaşam tarzlarının ve ilişkilerinin giderek daha da toplumsallaşmış hale gelmiş olmasıdır. Bir hızlı toplumsallaşma çağında, mali durum, bir bireyin ve onun ailesinin toplumsal bağlarının başlıca etmeni olmanın yanı sıra onlar için refahı arttırmaya dönük bir baskı kaynağıdır.
Bu nedenle, topraklarından ve memleketlerinden ayrılan çiftçiler açısından, şehirlerde çalışmak sadece zorluklar değil, aynı zamanda yeni bir yaşam biçimini keşfetmenin heyecanını da sunar. Çiftçilerin yaşamları yoğun ve zordur ve çiftçiler bir dizi çelişen duygular yaşarlar.