Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında

Stok Kodu:
9799758456207
Boyut:
13.50x21.00
Sayfa Sayısı:
142
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2001-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%22 indirimli
6,02
4,70
9799758456207
418443
Göçtü Kervan
Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında
4.70

Yürüyorduk... Bir yol vardı, yürünecek... Kolay olanıydı şimdiye kadar geride bıraktığımız mesafe. Yanımdaki adamı görmedim dururken. 'Yürüyeceğiniz...' diyordu. Ben bunu ayaklarımız kırılsa da yürüyeceğiz diye algılayordum. Kemiklerimiz sızlayıncaya, etimiz sarkana, yüreğimiz yeter diyene kadar değil, yol aldıkça yürüyecektik... Kaç zamadır yürüdük böyle? 'Zaman durup bizi seyreder bilmez misin? Bu zamanın doğuşuyla değil, insanın doğuşuyla başladı' demişti, yanımdaki adam. Zaman durdu, biz yürüdük. Bekliyorduk... Onlar yola vurmuşlardı canlarını. Kiminki daha kolaydı? Giden mi kalan mı daha zorda, sormuyorduk. Beklemek kolay diyordu yaşlılar. Emzikli kadınlar çocuklardan daha çok sızlıyorlardı. Kanayan bir yaranın sızlayan yerine oturup, doymak bilmeyen bebelerini emziriyorlardı kadınlar. Aç doyurulup, tok yatırılınca başlıyordu sızının en çürüğü. Beklemeye duruyordu toprağı kurumuş tarlalar. Susuzluk neydi? Gidenlerden geriye kalan bir karabasan gibi çöken vehimler miydi yoksa? Kadınlarımız biliyordu onu. Zaman bir tarafta, biz öteki tarafta durduk ve yürüyenlerin ayak seslerini bekledik bu ses vermeyen çöl kumlarının acımasız sıcağında. Beklemek çöldü.

Yürüyorduk... Bir yol vardı, yürünecek... Kolay olanıydı şimdiye kadar geride bıraktığımız mesafe. Yanımdaki adamı görmedim dururken. 'Yürüyeceğiniz...' diyordu. Ben bunu ayaklarımız kırılsa da yürüyeceğiz diye algılayordum. Kemiklerimiz sızlayıncaya, etimiz sarkana, yüreğimiz yeter diyene kadar değil, yol aldıkça yürüyecektik... Kaç zamadır yürüdük böyle? 'Zaman durup bizi seyreder bilmez misin? Bu zamanın doğuşuyla değil, insanın doğuşuyla başladı' demişti, yanımdaki adam. Zaman durdu, biz yürüdük. Bekliyorduk... Onlar yola vurmuşlardı canlarını. Kiminki daha kolaydı? Giden mi kalan mı daha zorda, sormuyorduk. Beklemek kolay diyordu yaşlılar. Emzikli kadınlar çocuklardan daha çok sızlıyorlardı. Kanayan bir yaranın sızlayan yerine oturup, doymak bilmeyen bebelerini emziriyorlardı kadınlar. Aç doyurulup, tok yatırılınca başlıyordu sızının en çürüğü. Beklemeye duruyordu toprağı kurumuş tarlalar. Susuzluk neydi? Gidenlerden geriye kalan bir karabasan gibi çöken vehimler miydi yoksa? Kadınlarımız biliyordu onu. Zaman bir tarafta, biz öteki tarafta durduk ve yürüyenlerin ayak seslerini bekledik bu ses vermeyen çöl kumlarının acımasız sıcağında. Beklemek çöldü.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat