...Geçmiş zamanın birinde, geniş ovaların, gür ormanların içinde Gülbitek derler güzel bir ülke varmış. Gülbitek'in havası serin, suyu tatlı, toprağı bereketliymiş. Öyle ki bir tek, adam bitmezmiş. Taş başına kuru değnek dikilse üç güne varmadan yeşerir, dallanır, budaklanırmış. Haftasını geçirmeden de bir dalda yedi türlü yemiş verirmiş. Her biri farklı renkte, ayrı lezzeteki yemişler birer can mayası, dert devasıymış. Görenin gözü kalırmış. Kokusunu duyan mest olur, kendinden geçermiş. Nasibi olup tadanın ise ömrü kırk yıl uzarmış...
...Geçmiş zamanın birinde, geniş ovaların, gür ormanların içinde Gülbitek derler güzel bir ülke varmış. Gülbitek'in havası serin, suyu tatlı, toprağı bereketliymiş. Öyle ki bir tek, adam bitmezmiş. Taş başına kuru değnek dikilse üç güne varmadan yeşerir, dallanır, budaklanırmış. Haftasını geçirmeden de bir dalda yedi türlü yemiş verirmiş. Her biri farklı renkte, ayrı lezzeteki yemişler birer can mayası, dert devasıymış. Görenin gözü kalırmış. Kokusunu duyan mest olur, kendinden geçermiş. Nasibi olup tadanın ise ömrü kırk yıl uzarmış...