"Kitabın ilk öyküsü Ekmek bir Sovyet öyküsü, açlık ve kıtlık günlerinde alınteriyle emek vererek kazanılan ekmeğin değerini, kutsallığını, güzelliğini anlatıyor. Onu izleyen öyküler, insanların bileğinin hakkıyla kazandıkları ekmek uğruna verdikleri savaşımı dile getiriyor. Bu savaşım, ekmeğin bölüşüleceği, emeğin özgürleşeceği aydınlık günlere olan inancı simgeliyor. Bu inanç, her türlü engelin bilinçlenerek, bilinçlendirilerek aşılacağı sonucunun çıkarılacağı mutlu bir geleceğe doğru açılan aydınlık bir kapı. Kitap, Grev Bildirisi öyküsünde yer alan Paşabahçe Şişe ve Cam işçilerinin İstanbul halkına dağıttıkları bildirideki şu sözlerle son buluyor: "Bugün 80 günü geçti, gene de hakkımızı istiyoruz. Dağlarda ebegümeci topluyoruz, labada topluyor, balık olursa oltayı alıp koşuyoruz. Evde fazla eşya vardı, kilim, mintan, iskemle gibi. Onları da satıyoruz. Ölüm Allahın emri, ama bu adam bizimle masaya oturmalı, mahkeme kararına, yargıtay kararına uymalı. Bu adamın hem devlete milyonlar zarar vermeye, hem de bizleri süründürmeye ne hakkı vardır? Halbuki fabrikanın bir günlük zararını, bize zam diye verse mesele hallolur. İşçinin kendi kaleminden önerdiği bu acil çözüm, hiçbir zaman uygulanmadı. Uygulansaydı bile geçici bir çözüm olacaktı. Temelde değişen bir şey yoktu. Emek-sermaye çelişkisi sürdükçe işçinin direnişi kaçınılmazdı. İki taraf da bunu bilerek savaşımını bugün de sürdürüyor." Sennur Sezer - Adnan Özyalçıner
"Kitabın ilk öyküsü Ekmek bir Sovyet öyküsü, açlık ve kıtlık günlerinde alınteriyle emek vererek kazanılan ekmeğin değerini, kutsallığını, güzelliğini anlatıyor. Onu izleyen öyküler, insanların bileğinin hakkıyla kazandıkları ekmek uğruna verdikleri savaşımı dile getiriyor. Bu savaşım, ekmeğin bölüşüleceği, emeğin özgürleşeceği aydınlık günlere olan inancı simgeliyor. Bu inanç, her türlü engelin bilinçlenerek, bilinçlendirilerek aşılacağı sonucunun çıkarılacağı mutlu bir geleceğe doğru açılan aydınlık bir kapı. Kitap, Grev Bildirisi öyküsünde yer alan Paşabahçe Şişe ve Cam işçilerinin İstanbul halkına dağıttıkları bildirideki şu sözlerle son buluyor: "Bugün 80 günü geçti, gene de hakkımızı istiyoruz. Dağlarda ebegümeci topluyoruz, labada topluyor, balık olursa oltayı alıp koşuyoruz. Evde fazla eşya vardı, kilim, mintan, iskemle gibi. Onları da satıyoruz. Ölüm Allahın emri, ama bu adam bizimle masaya oturmalı, mahkeme kararına, yargıtay kararına uymalı. Bu adamın hem devlete milyonlar zarar vermeye, hem de bizleri süründürmeye ne hakkı vardır? Halbuki fabrikanın bir günlük zararını, bize zam diye verse mesele hallolur. İşçinin kendi kaleminden önerdiği bu acil çözüm, hiçbir zaman uygulanmadı. Uygulansaydı bile geçici bir çözüm olacaktı. Temelde değişen bir şey yoktu. Emek-sermaye çelişkisi sürdükçe işçinin direnişi kaçınılmazdı. İki taraf da bunu bilerek savaşımını bugün de sürdürüyor." Sennur Sezer - Adnan Özyalçıner