Şanslı Hansevvel zaman içinde, kalbur saman içinde Hans adında bir oğlan varmış. Yedi yıl bir ustanın yanında çalışmış, yedi yıl boyunca: ''Ustacığım! Çıraklık yıllarım doldu, annemi göresim geldi,yanında bunca yıl emek verdim, alacağımı ver de gideyim artık'' demiş. Ustası da: ''Sen bana bunca yıl canı gönülden, sadakatle hizmet ettin. Ben bunun altında kalır mıyım! hak ettiğin ücreti vereceğim sana'' demiş.Sonra Hans'a bir külçe altın uzatmış; altın da hans'ın kafası kadarmış. Hans, mendilini çıkarıp külçe altını sarıp sarmalşamış, sonra omuzuna attığı gibi evin yolunu tutmuş. Yolda sallana sallana yürüyüp, adım adım ilerlerken, karşıdan gelen bir atlıya ilişmiş gözü, Atlı civelek bir atın üzerine kurulmuş, neşeli neşeli yanından geçerken.
Hans başını çevirip sesini yükselterek şöyle demiş: 'Ah ah, şu atın üzerinde yolculuk etmek ne güzeldir kim bilir! Bir sandalyede oturur gibi oturuyorsun, ayakların taşa falan takılıp tökezleyemez, ayakkabın eskimez, hiç farkına varmadan kuş gibi uçup varırsın gideceğin yere. 'Bunu duyan atlı, atını durdurarak: 'Madem öyle, ne diye yayan gidersin peki?' diye sormuş.
Şanslı Hansevvel zaman içinde, kalbur saman içinde Hans adında bir oğlan varmış. Yedi yıl bir ustanın yanında çalışmış, yedi yıl boyunca: ''Ustacığım! Çıraklık yıllarım doldu, annemi göresim geldi,yanında bunca yıl emek verdim, alacağımı ver de gideyim artık'' demiş. Ustası da: ''Sen bana bunca yıl canı gönülden, sadakatle hizmet ettin. Ben bunun altında kalır mıyım! hak ettiğin ücreti vereceğim sana'' demiş.Sonra Hans'a bir külçe altın uzatmış; altın da hans'ın kafası kadarmış. Hans, mendilini çıkarıp külçe altını sarıp sarmalşamış, sonra omuzuna attığı gibi evin yolunu tutmuş. Yolda sallana sallana yürüyüp, adım adım ilerlerken, karşıdan gelen bir atlıya ilişmiş gözü, Atlı civelek bir atın üzerine kurulmuş, neşeli neşeli yanından geçerken.
Hans başını çevirip sesini yükselterek şöyle demiş: 'Ah ah, şu atın üzerinde yolculuk etmek ne güzeldir kim bilir! Bir sandalyede oturur gibi oturuyorsun, ayakların taşa falan takılıp tökezleyemez, ayakkabın eskimez, hiç farkına varmadan kuş gibi uçup varırsın gideceğin yere. 'Bunu duyan atlı, atını durdurarak: 'Madem öyle, ne diye yayan gidersin peki?' diye sormuş.