Nasıl ki, Dilaver Cebeci'nin Sitare'si, Sezai Karakoç'un Mona Roza'sı, Nurullah Genç'in Rüveyda'sı varsa, benim de şiirlerimde bir ideali anlatan karakterim olsun istedim. Ben 0'na "Gülcihan" dedim.
Gel etme Gülcihan
Bu bir ağıt değil
Suyu çekilen, özlediğimiz o göle
Cennet kokusu biriktiriyorum
Sana meftun çiçeklerimde
Gülüm, gül yüzlüm
Bütün güzellikleri de ardımda bırakarak
Derununa diz çöküyorum
Aydınlığına yürüyorum
Sana akan bu nehrin kıyısında ağlıyorum
Topraktan sızıp nehre ulaşmıyor
İki Gözüm'ün yaşı
Hasadı yapılmış ömrümü
Bahardan hiçbir iz yokken
Papatyalarına teslim ediyorum
Bir gün olur ya, dönemezsem kapına
Ağaçlar gelir
Kuşlar gelir
Rüzgarlar gelir gülüm
En çok da kelebekler
Tutunamayan Şair
Nasıl ki, Dilaver Cebeci'nin Sitare'si, Sezai Karakoç'un Mona Roza'sı, Nurullah Genç'in Rüveyda'sı varsa, benim de şiirlerimde bir ideali anlatan karakterim olsun istedim. Ben 0'na "Gülcihan" dedim.
Gel etme Gülcihan
Bu bir ağıt değil
Suyu çekilen, özlediğimiz o göle
Cennet kokusu biriktiriyorum
Sana meftun çiçeklerimde
Gülüm, gül yüzlüm
Bütün güzellikleri de ardımda bırakarak
Derununa diz çöküyorum
Aydınlığına yürüyorum
Sana akan bu nehrin kıyısında ağlıyorum
Topraktan sızıp nehre ulaşmıyor
İki Gözüm'ün yaşı
Hasadı yapılmış ömrümü
Bahardan hiçbir iz yokken
Papatyalarına teslim ediyorum
Bir gün olur ya, dönemezsem kapına
Ağaçlar gelir
Kuşlar gelir
Rüzgarlar gelir gülüm
En çok da kelebekler
Tutunamayan Şair