Şiir, kelimelerin belli bir uyum içinde, düzenli dizilerek; insanı,dış dünyadan aldığı bilgiler yardımıyla iç aleminde oluşan ilham ve duyguların gökkuşağı renklerine büründürüp doruklara doğru yükselten bir melodik aktarımdır.
Şair ise, Şuara süresindeki engin ve çarpıcı kutsal mesajın idrakinde olarak dilini ve kalemini yüksek duyguların hizmetine sunan, bir mavera öyküsünü kelimeleri nota kalıbına dökerek uyumlu bir şekilde aktaran dava adamı diye tanımlanabilir. Şiir dünyasında naatlar, sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimize aşkla bağlı yüreklerin O'na olan serenatıdır. Yine O'nun doğum ve hayatının mesnevi tarzında klasik anlamda ifadesine mevlit denir. Mevlide en güzel örnek ise Süleyman Çelebi'nin Vesilet'ün Necat adlı eseridir.
İncelediğiniz kitabın yazarına gelince; Peygamber Efendimize duyulan derin bir sevda ile kaleme aldığım naatlarda baş örneklerim; "Peygamber Şairleri" diye ünlenen Abdullah bin Revaha, Hassan bin Sabit ve Ka'b bin Züheyr'dir. Sonrası Mevlana, Yunus Emre, Süleyman Çelebi ve diğerleri onların ayak izlerini takip eden artçılardır.
Bu safhada ben...Hz. Muhammed (s.a.) sevdası uğruna; delice akan, ummana ulaşmak için başını taştan taşa vurup, durulan uysal ırmaklar gibi, nefsimin girdaplarından kurtularak, O'nu düşümde görmek için bile olsa, hayatımı binlerce defa fedaya hazır olan ben...
Bilgimin, belleğimin, aşkımın dağarcığındaki tüm sözcükleri eleyip seçerek O'nu anlatmaya çalıştım. İlahî aşka tutkum daha önceleri "Gel Desin Öteler" adlı şiir kitabım ve "Leyla Nerede" isimli romanımla ifade edilmeye çalışılmıştı. Şimdi ise, İncelediğiniz "Gülşeninde Gezerken Şiirlerle Peygamber Efendimiz" kitabıyla ilâhî aşka tırmanan yolun peygamber boyutunu kaleme aldım.
Benzerlerinden ne farkı var, bilemiyorum. Bu şiirler benim ifadelerim. Peygamber Efendimize duyduğum derin sevginin sözcükler dünyasında duygu olup taşması, naat olarak şiire dökülmesidir. Görüldüğü gibi kitapta Peygamber Efendimizin hayatı kronolojik olarak şiirle aktarılmıştır. Eser, bir bakıma bilgi içerikli bir Siyer-i Nebi'dir. Ayrıca her bir şiirde farklı bir tarz uygulanmış; şiirin çeşitli kulvarlarında gezinilerek kaleme alınmış, alanında iddialı bir çalışmadır. Her şiir başında nakledilen tarihler çok titiz bir çalışma ile tespit edilmiştir.
Olanca maksadım, Yüce Allah'ıma olan sevdamı, yine O'nun"Habibim" dediği Peygamber Efendimizle girizgâh yapıp zirve noktada terennüm etmektir. Bütün zamanların en sevgilisini anlatabilmek için sözcüklerin ötesinde bir marifet ister. Böyle bir cesaretle sevdamı haykırmak için kaleme sarıldım ve yazdım. Ötelere ulaşan mutluluk yolunda ümidim, O'nunla birlikte "Refik-ı ala" ya deyip, şefaatine kavuşabilmek ve O'na yaraşır bir ümmet olma anlayışını hayatımıza hakim kılmak dilek ve temennimin gerçekleşmesi...
- Eyyüp Yılmaz
Eğitimci-Yazar
Bursa, 18.11.2013
15 Muharrem 1435
Şiir, kelimelerin belli bir uyum içinde, düzenli dizilerek; insanı,dış dünyadan aldığı bilgiler yardımıyla iç aleminde oluşan ilham ve duyguların gökkuşağı renklerine büründürüp doruklara doğru yükselten bir melodik aktarımdır.
Şair ise, Şuara süresindeki engin ve çarpıcı kutsal mesajın idrakinde olarak dilini ve kalemini yüksek duyguların hizmetine sunan, bir mavera öyküsünü kelimeleri nota kalıbına dökerek uyumlu bir şekilde aktaran dava adamı diye tanımlanabilir. Şiir dünyasında naatlar, sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimize aşkla bağlı yüreklerin O'na olan serenatıdır. Yine O'nun doğum ve hayatının mesnevi tarzında klasik anlamda ifadesine mevlit denir. Mevlide en güzel örnek ise Süleyman Çelebi'nin Vesilet'ün Necat adlı eseridir.
İncelediğiniz kitabın yazarına gelince; Peygamber Efendimize duyulan derin bir sevda ile kaleme aldığım naatlarda baş örneklerim; "Peygamber Şairleri" diye ünlenen Abdullah bin Revaha, Hassan bin Sabit ve Ka'b bin Züheyr'dir. Sonrası Mevlana, Yunus Emre, Süleyman Çelebi ve diğerleri onların ayak izlerini takip eden artçılardır.
Bu safhada ben...Hz. Muhammed (s.a.) sevdası uğruna; delice akan, ummana ulaşmak için başını taştan taşa vurup, durulan uysal ırmaklar gibi, nefsimin girdaplarından kurtularak, O'nu düşümde görmek için bile olsa, hayatımı binlerce defa fedaya hazır olan ben...
Bilgimin, belleğimin, aşkımın dağarcığındaki tüm sözcükleri eleyip seçerek O'nu anlatmaya çalıştım. İlahî aşka tutkum daha önceleri "Gel Desin Öteler" adlı şiir kitabım ve "Leyla Nerede" isimli romanımla ifade edilmeye çalışılmıştı. Şimdi ise, İncelediğiniz "Gülşeninde Gezerken Şiirlerle Peygamber Efendimiz" kitabıyla ilâhî aşka tırmanan yolun peygamber boyutunu kaleme aldım.
Benzerlerinden ne farkı var, bilemiyorum. Bu şiirler benim ifadelerim. Peygamber Efendimize duyduğum derin sevginin sözcükler dünyasında duygu olup taşması, naat olarak şiire dökülmesidir. Görüldüğü gibi kitapta Peygamber Efendimizin hayatı kronolojik olarak şiirle aktarılmıştır. Eser, bir bakıma bilgi içerikli bir Siyer-i Nebi'dir. Ayrıca her bir şiirde farklı bir tarz uygulanmış; şiirin çeşitli kulvarlarında gezinilerek kaleme alınmış, alanında iddialı bir çalışmadır. Her şiir başında nakledilen tarihler çok titiz bir çalışma ile tespit edilmiştir.
Olanca maksadım, Yüce Allah'ıma olan sevdamı, yine O'nun"Habibim" dediği Peygamber Efendimizle girizgâh yapıp zirve noktada terennüm etmektir. Bütün zamanların en sevgilisini anlatabilmek için sözcüklerin ötesinde bir marifet ister. Böyle bir cesaretle sevdamı haykırmak için kaleme sarıldım ve yazdım. Ötelere ulaşan mutluluk yolunda ümidim, O'nunla birlikte "Refik-ı ala" ya deyip, şefaatine kavuşabilmek ve O'na yaraşır bir ümmet olma anlayışını hayatımıza hakim kılmak dilek ve temennimin gerçekleşmesi...
- Eyyüp Yılmaz
Eğitimci-Yazar
Bursa, 18.11.2013
15 Muharrem 1435