Hindistanda tutsak edilen İngiliz casusu Sir Gideon Trevithick ülkesine döndüğünde ulusal kahramandır. Bir yıl boyunca işkence gören Gideon insanlarla ilişki kurmakta güçlük çekmeye başlamış ve içine kapanmıştır. Ancak çok zor durumda olan Lady Charis Weston ile karşılaşınca, duyduğu ilgi ve yakınlığı gizleyemez. Charis, kendisine miras kalmasını istemeyen ve onu şiddet uygulayarak istemediği bir adamla evlenmeye zorlayan üvey ağabeylerinden kaçmaktadır.
Gideon bir yandan Charis ile aralarındaki yakınlaşmaya karşı koymaya çalışır çünkü güzeller güzeli Charisin kendisi gibi travmalar yaşamış, bunların etkisinden kurtulamamış bir adamdan çok daha iyisini hak ettiğini düşünmektedir. Bir yandan da genç kızı kurtarmanın tek yolunun onunla evlenmesi olduğunun farkındadır. Charisin planları, Gideonun yaralı ruhunu tedavi etmeye ve onların tutku dolu aşklarını özgürce yaşamalarını sağlamaya yetecek midir?
Tek kelimeyle romantik.
Eloisa James
Okuyucular birbirine derinden aşık, muhteşem iki karaktere bayılacaklar.
Publishers Weekly
Campbell, müthiş etkileyici, çarpıcı, güçlü aşk hikayeleriyle okuyanları kendine esir ediyor.
Kathe Robin, Romantic Times Book Reviews
Gideon kıpırdamadan, kızın hareketlenmeye başlamasını izledi. Gün ışığı altında, sisli ela rengi gözleri, dışarıdaki kar yağışını aksettiriyordu. Gözleri açıldı ve yavaş yavaş Gideon'a odaklandı. Suçlayıcı bakışlarla.
''Beni uyuttunuz.'' Sesi, ağzında bir şeyler geveler gibiydi. Uykudan ya da şişmiş yüzünden dolayı. Ya da afyondan.
''Dinlenmen gerekiyordu. Sadece bir damla afyon ruhuydu.'' Çok daha fazlası. Ama Gideon onu yatıştırabilmek için başka bir yol düşünememişti.
''Bir daha yapma,'' dedi kız daha temkinli bir şekilde. Gözleri, derin bir yeşil renge dönüştü. Gözlerinin için, gün ışığı altında altın gibi parlıyordu. Hırpalanmış yüzündeki tek güzel yer, gözleriydi.
Adam, onaylayarak kafasını eğdi. ''Yapmam.'' Duraksadı. ''Kendini nasıl hissediyorsun?''
Kız, dudağındaki yaraları zorlayarak gülümsedi. En azından sesinde kuru bir mizah vardı. ''Sanki bir katır bana vurmuş gibi. Büyük, sinirli bir katır.''
Başı dik bir şekilde, kaderini göğüslemişti. Ne ağlıyordu ne de korkudan geri çekiliyordu. Kızın cesareti, Gideonun nefesini kesti ve hak ettiğinden daha fazlasını istemesine neden oldu.
Charisin dediği gibi, şans eseri tanışmış iki yabancıydılar. Kaçınılmaz kadere karşı koymak gereksizdi. Kız, ona göre değildi. Hiçbir zaman da olamazdı. Hiçbir kadın olamazdı.
Bu lanet olası gerçekle, aylar önce yüzleşmişti.
Hindistanda tutsak edilen İngiliz casusu Sir Gideon Trevithick ülkesine döndüğünde ulusal kahramandır. Bir yıl boyunca işkence gören Gideon insanlarla ilişki kurmakta güçlük çekmeye başlamış ve içine kapanmıştır. Ancak çok zor durumda olan Lady Charis Weston ile karşılaşınca, duyduğu ilgi ve yakınlığı gizleyemez. Charis, kendisine miras kalmasını istemeyen ve onu şiddet uygulayarak istemediği bir adamla evlenmeye zorlayan üvey ağabeylerinden kaçmaktadır.
Gideon bir yandan Charis ile aralarındaki yakınlaşmaya karşı koymaya çalışır çünkü güzeller güzeli Charisin kendisi gibi travmalar yaşamış, bunların etkisinden kurtulamamış bir adamdan çok daha iyisini hak ettiğini düşünmektedir. Bir yandan da genç kızı kurtarmanın tek yolunun onunla evlenmesi olduğunun farkındadır. Charisin planları, Gideonun yaralı ruhunu tedavi etmeye ve onların tutku dolu aşklarını özgürce yaşamalarını sağlamaya yetecek midir?
Tek kelimeyle romantik.
Eloisa James
Okuyucular birbirine derinden aşık, muhteşem iki karaktere bayılacaklar.
Publishers Weekly
Campbell, müthiş etkileyici, çarpıcı, güçlü aşk hikayeleriyle okuyanları kendine esir ediyor.
Kathe Robin, Romantic Times Book Reviews
Gideon kıpırdamadan, kızın hareketlenmeye başlamasını izledi. Gün ışığı altında, sisli ela rengi gözleri, dışarıdaki kar yağışını aksettiriyordu. Gözleri açıldı ve yavaş yavaş Gideon'a odaklandı. Suçlayıcı bakışlarla.
''Beni uyuttunuz.'' Sesi, ağzında bir şeyler geveler gibiydi. Uykudan ya da şişmiş yüzünden dolayı. Ya da afyondan.
''Dinlenmen gerekiyordu. Sadece bir damla afyon ruhuydu.'' Çok daha fazlası. Ama Gideon onu yatıştırabilmek için başka bir yol düşünememişti.
''Bir daha yapma,'' dedi kız daha temkinli bir şekilde. Gözleri, derin bir yeşil renge dönüştü. Gözlerinin için, gün ışığı altında altın gibi parlıyordu. Hırpalanmış yüzündeki tek güzel yer, gözleriydi.
Adam, onaylayarak kafasını eğdi. ''Yapmam.'' Duraksadı. ''Kendini nasıl hissediyorsun?''
Kız, dudağındaki yaraları zorlayarak gülümsedi. En azından sesinde kuru bir mizah vardı. ''Sanki bir katır bana vurmuş gibi. Büyük, sinirli bir katır.''
Başı dik bir şekilde, kaderini göğüslemişti. Ne ağlıyordu ne de korkudan geri çekiliyordu. Kızın cesareti, Gideonun nefesini kesti ve hak ettiğinden daha fazlasını istemesine neden oldu.
Charisin dediği gibi, şans eseri tanışmış iki yabancıydılar. Kaçınılmaz kadere karşı koymak gereksizdi. Kız, ona göre değildi. Hiçbir zaman da olamazdı. Hiçbir kadın olamazdı.
Bu lanet olası gerçekle, aylar önce yüzleşmişti.