Kent nedir? Veya kent neresidir? Sorusunun mutlak ve herkes tarafından kabul edilebilir bir cevabı hala verilememiştir. Hatta buna mutlak bir cevap aramak hayal kırıklığına dahi sebep olabilir. Örneğin kent üzerine çalışmalar yapan, kafa yoran Kürşat Bumin “Gökdelenleri, geniş yolları, parkları olan her yere kent denmeyebilir.” yaklaşımını sergilerken, Ünlü Mimar Cengiz Bektaş'ta ‘'Kent insanın, en insan olduğu yerdir…'' diyerek bir tanım ortaya koymuştur. Louis Wirth ise kenti tanımlarken üç etkenden hareket etmiş, “Nüfus büyüklüğü, nüfus yoğunluğu ve nüfusun heterojenliği gibi üç etkenin yüksek değerlerde çıktığı yerlere kent denilebilir” demiştir. Marksist düşünürler, kentleri sınıf savaşımı için bir araç olarak görmüş ‘' kapitalist oyununun en önemli sahneleri'' olarak nitelendirmişlerdir. Bu bakış açısına göre kentler, toplumun ve üretim biçiminin yapılandırdığı alanlardır. Sonuç olarak modern dünyada kent, sosyoloji, ekonomi, mimari ve siyasete kadar uzanan birçok disiplinin ortak konusu haline gelmiştir.
Kent, her ne kadar birçok bilim dalının ortak konusu olmuş olsa da hızlı kentleşmenin doğurduğu birçok soruna çözüm üretmede yetersiz kalındığını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu bilim alanları içerisinde siyasetin yeri kuşkusuz daha farklıdır ve çözüm üretmede en etkili olması gereken bilimdir. Bu kitap siyasetin ve yerel siyasetin canlı bir organizma olarak kabul ettiğimiz kentler üzerindeki tasarruflarına odaklanmaktadır. Göç, Kentleşme ve Kentlileşme, Kentsel Yoksulluk, Alan Yönetimi ve Kentsel Planlama, Kentsel Dönüşüm, Kentsel Rant, Yönetişim, Ekoloji, Kent Güvenliği, Kent içi Ulaşım ve benzeri konular günümüz dünyasındaki kentlerin öne çıkan sorun alanlarıdır. Bu sorunların daha da derinleşmesi veya büyümeden üstesinden gelinmesi siyasetin yaklaşımına bağlıdır.
Kent nedir? Veya kent neresidir? Sorusunun mutlak ve herkes tarafından kabul edilebilir bir cevabı hala verilememiştir. Hatta buna mutlak bir cevap aramak hayal kırıklığına dahi sebep olabilir. Örneğin kent üzerine çalışmalar yapan, kafa yoran Kürşat Bumin “Gökdelenleri, geniş yolları, parkları olan her yere kent denmeyebilir.” yaklaşımını sergilerken, Ünlü Mimar Cengiz Bektaş'ta ‘'Kent insanın, en insan olduğu yerdir…'' diyerek bir tanım ortaya koymuştur. Louis Wirth ise kenti tanımlarken üç etkenden hareket etmiş, “Nüfus büyüklüğü, nüfus yoğunluğu ve nüfusun heterojenliği gibi üç etkenin yüksek değerlerde çıktığı yerlere kent denilebilir” demiştir. Marksist düşünürler, kentleri sınıf savaşımı için bir araç olarak görmüş ‘' kapitalist oyununun en önemli sahneleri'' olarak nitelendirmişlerdir. Bu bakış açısına göre kentler, toplumun ve üretim biçiminin yapılandırdığı alanlardır. Sonuç olarak modern dünyada kent, sosyoloji, ekonomi, mimari ve siyasete kadar uzanan birçok disiplinin ortak konusu haline gelmiştir.
Kent, her ne kadar birçok bilim dalının ortak konusu olmuş olsa da hızlı kentleşmenin doğurduğu birçok soruna çözüm üretmede yetersiz kalındığını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu bilim alanları içerisinde siyasetin yeri kuşkusuz daha farklıdır ve çözüm üretmede en etkili olması gereken bilimdir. Bu kitap siyasetin ve yerel siyasetin canlı bir organizma olarak kabul ettiğimiz kentler üzerindeki tasarruflarına odaklanmaktadır. Göç, Kentleşme ve Kentlileşme, Kentsel Yoksulluk, Alan Yönetimi ve Kentsel Planlama, Kentsel Dönüşüm, Kentsel Rant, Yönetişim, Ekoloji, Kent Güvenliği, Kent içi Ulaşım ve benzeri konular günümüz dünyasındaki kentlerin öne çıkan sorun alanlarıdır. Bu sorunların daha da derinleşmesi veya büyümeden üstesinden gelinmesi siyasetin yaklaşımına bağlıdır.