Allah'a sıfat izafe edilmesi ve sıfatların zat ile olan ilişkisi, Kelâm ilminin temel meseleleri arasında yer alır. Kelâmi ekol şeklinde kurumlaşmış olsun veya olmasın, İslam tarihi içinde sıfatlara ilişkin olarak birçok farklı görüş ortaya atılmış ve savunulmuştur. Selbî, sübutî, fiilî, manevi ve haberî şeklinde tasniflere bağlı olarak yapılan araştırmalar yanında sıfatları genel olarak ele alan çalışmalar da yapılmıştır. Meseleye Selefiye, Ashabulhadis, Mutezile ve Ehl-i Sünnet perspektifinden baktığımzda birbirine bazen yakın bazen de karşıt görüşlerin ileri sürüldüğüne tanık olmaktayız.
Sıfatlar konusunda Müşebbihe ve Mücessime diye adlandırılan, fakat bir fırka olarak kurumsal varlığı bulunmayan kişi ve küçük toplulukların Allah'ı cisme ve insana benzeten katı ve aşırı yaklaşımını bir yana koyacak olursak zikredilen diğer üç mezhebin kendi içlerindeki kısmi görüş ayrılıklarına rağmen Allah'ı şanına yakışır bir şekilde tanıma kaygısı taşıdıkları söylenebilir. Bunlardan Selefiye'nin lafzı fazla yormayıp hakikatini Allah'a havale eden tefvizci yaklaşımının tam karşısında Mutezile'nin Allah'a nispet edilen cisimsel ve antropomorfik sıfatları şanına uygun bir şekilde tevil etmeyi önemseyen ileri tenzihçi yaklaşımının yer aldığını görmekteyiz.
Bu ikisi arasında Eş'ariye ve Matüridiye şeklindeki kollarıyla Ehl-i Sünnet, Selefiye'nin kaygılarını taşımakla birlikte ılımlı bir tenzihçi yol izlemiştir. Fakat Sünni yaklaşımın daha ziyade Mutezile'nin yaklaşımına yakın durduğu da bir gerçektir. Aralarındaki farkı Mutezile'nin ta'til ve nefiy söylemini dillendirmekten kaçınmaları olarak tespit edebiliriz. Özellikle İmam Maturîdî'nin haberî sıfatlar konusunda mutedil bir tevil yöntemini esas aldığını görmekteyiz.
Allah'a sıfat izafe edilmesi ve sıfatların zat ile olan ilişkisi, Kelâm ilminin temel meseleleri arasında yer alır. Kelâmi ekol şeklinde kurumlaşmış olsun veya olmasın, İslam tarihi içinde sıfatlara ilişkin olarak birçok farklı görüş ortaya atılmış ve savunulmuştur. Selbî, sübutî, fiilî, manevi ve haberî şeklinde tasniflere bağlı olarak yapılan araştırmalar yanında sıfatları genel olarak ele alan çalışmalar da yapılmıştır. Meseleye Selefiye, Ashabulhadis, Mutezile ve Ehl-i Sünnet perspektifinden baktığımzda birbirine bazen yakın bazen de karşıt görüşlerin ileri sürüldüğüne tanık olmaktayız.
Sıfatlar konusunda Müşebbihe ve Mücessime diye adlandırılan, fakat bir fırka olarak kurumsal varlığı bulunmayan kişi ve küçük toplulukların Allah'ı cisme ve insana benzeten katı ve aşırı yaklaşımını bir yana koyacak olursak zikredilen diğer üç mezhebin kendi içlerindeki kısmi görüş ayrılıklarına rağmen Allah'ı şanına yakışır bir şekilde tanıma kaygısı taşıdıkları söylenebilir. Bunlardan Selefiye'nin lafzı fazla yormayıp hakikatini Allah'a havale eden tefvizci yaklaşımının tam karşısında Mutezile'nin Allah'a nispet edilen cisimsel ve antropomorfik sıfatları şanına uygun bir şekilde tevil etmeyi önemseyen ileri tenzihçi yaklaşımının yer aldığını görmekteyiz.
Bu ikisi arasında Eş'ariye ve Matüridiye şeklindeki kollarıyla Ehl-i Sünnet, Selefiye'nin kaygılarını taşımakla birlikte ılımlı bir tenzihçi yol izlemiştir. Fakat Sünni yaklaşımın daha ziyade Mutezile'nin yaklaşımına yakın durduğu da bir gerçektir. Aralarındaki farkı Mutezile'nin ta'til ve nefiy söylemini dillendirmekten kaçınmaları olarak tespit edebiliriz. Özellikle İmam Maturîdî'nin haberî sıfatlar konusunda mutedil bir tevil yöntemini esas aldığını görmekteyiz.