“Horasan erenleri”nden olan Hacı Bektâş Velî, XIII. yüzyılda Cengiz istilâsı sebebiyle Anadolu'ya doğru başlayan derviş göçleri sırasında Haydarî dervişlerinden biri olarak Anadolu'ya gelir. Sulucakarahöyük'te bir Türkmen şeyhi olarak bir yandan kendi cemaati içinde mürşidlik görevini sürdürürken bir yandan da bugünkü Ürgüp yöresindeki Hıristiyanlarla sıkı ilişkiler geliştirip onların ihtidâsına zemin hazırlar; ayrıca şamanist Moğolların Müslümanlığı kabul etmeleri için yoğun faaliyet gösterir. Öğretileri XIV. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra Osmanlı Beyliği topraklarına giden ve Orhan Gazi'nin hizmetine girerek fetihlere katılan Hacı Bektâş-ı Velî Tekkesi'nin şeyhi Abdal Mûsâ ve beraberindeki bir kısım Haydarî derviş tarafından yaygınlaştırılır.
Fikir, öğüt ve öğretilerini Kuran, hadis ve diğer temel kaynaklara dayandıran Hacı Bektaş Velî, “gelin canlar bir olalım”, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, “Eline, beline, diline sahip ol” gibi birlik-beraberlik, eğitim, şahsiyet ve ahlaki eğitimi merkeze alan öğretileriyle, Anadolu'nun son derece çalkantılı bir döneminde gönüllere taht kurmuştur.
“Horasan erenleri”nden olan Hacı Bektâş Velî, XIII. yüzyılda Cengiz istilâsı sebebiyle Anadolu'ya doğru başlayan derviş göçleri sırasında Haydarî dervişlerinden biri olarak Anadolu'ya gelir. Sulucakarahöyük'te bir Türkmen şeyhi olarak bir yandan kendi cemaati içinde mürşidlik görevini sürdürürken bir yandan da bugünkü Ürgüp yöresindeki Hıristiyanlarla sıkı ilişkiler geliştirip onların ihtidâsına zemin hazırlar; ayrıca şamanist Moğolların Müslümanlığı kabul etmeleri için yoğun faaliyet gösterir. Öğretileri XIV. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra Osmanlı Beyliği topraklarına giden ve Orhan Gazi'nin hizmetine girerek fetihlere katılan Hacı Bektâş-ı Velî Tekkesi'nin şeyhi Abdal Mûsâ ve beraberindeki bir kısım Haydarî derviş tarafından yaygınlaştırılır.
Fikir, öğüt ve öğretilerini Kuran, hadis ve diğer temel kaynaklara dayandıran Hacı Bektaş Velî, “gelin canlar bir olalım”, “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, “Eline, beline, diline sahip ol” gibi birlik-beraberlik, eğitim, şahsiyet ve ahlaki eğitimi merkeze alan öğretileriyle, Anadolu'nun son derece çalkantılı bir döneminde gönüllere taht kurmuştur.