Son devir Osmanlı alimlerinden merhum Babanzade Prof. Ahmet Naim Bey'in, 12 ciltlik "Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi" adlı kitaba yazdığı "Mukaddime"nin -klasik anlamda bir Hadis Uusulü kitabı olarak hazırlanmadığı halde- aradan bir asra yakın bir süre geçmesine rağmen hala aşılamadığı konusunda hemen hemen ittifak edilmektedir. Kitap, yayınlandığı gündenberi, hadisle şu ya da bu şekilde ilgilenen hiç kimsenin müstağni kalamayacağı bir kitap olarak hak ettiği mevkii muhafaza etmiştir. Bugüne kadar İslami ilimlerle iştigal eden herkes, bilhassa akademisyenler eseri çalışmalarında değerlendirmiş, bundan yararlanmış ve tavsiye etmişlerdir. Fakat, eserin yaklaşık bir asır öncesinin diliyle hazırlanmış olması, üstelik Latin harflerine aktarılan çevirisinin de henüz Türkçenin Latin harfleriyle nasıl yazılacağının tam olarak yerleşmediği bir dönemde çevrilmiş olması ve gereken hassasiyetin gösterilmemesi eserden istifadeyi zorlaştırmış ve akademisyenlerle veya hadis ilimlerine vakıf belli insanlarla sınırlandırılmıştır. Eserin yazıldığı bir asırlık zaman dilimi içinde, genel anlamda İslami ilimler, hususi olarak Hadis ilimleriyle ilgili binlerce yeni eser yazıldığı ve basıldığı, bir kısmı keşfedildiği halde, kitabın ilk günkü değerini muhafaza etmesi, gerçekten üzerinde dikkatle durulması ve düşülmesi gereken bir noktadır. Bu durumu gözönüne alarak bu güzide eseri günümüz Türkçesiyle insanımızın istifadesine sunmaya karar verdik.
Son devir Osmanlı alimlerinden merhum Babanzade Prof. Ahmet Naim Bey'in, 12 ciltlik "Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi" adlı kitaba yazdığı "Mukaddime"nin -klasik anlamda bir Hadis Uusulü kitabı olarak hazırlanmadığı halde- aradan bir asra yakın bir süre geçmesine rağmen hala aşılamadığı konusunda hemen hemen ittifak edilmektedir. Kitap, yayınlandığı gündenberi, hadisle şu ya da bu şekilde ilgilenen hiç kimsenin müstağni kalamayacağı bir kitap olarak hak ettiği mevkii muhafaza etmiştir. Bugüne kadar İslami ilimlerle iştigal eden herkes, bilhassa akademisyenler eseri çalışmalarında değerlendirmiş, bundan yararlanmış ve tavsiye etmişlerdir. Fakat, eserin yaklaşık bir asır öncesinin diliyle hazırlanmış olması, üstelik Latin harflerine aktarılan çevirisinin de henüz Türkçenin Latin harfleriyle nasıl yazılacağının tam olarak yerleşmediği bir dönemde çevrilmiş olması ve gereken hassasiyetin gösterilmemesi eserden istifadeyi zorlaştırmış ve akademisyenlerle veya hadis ilimlerine vakıf belli insanlarla sınırlandırılmıştır. Eserin yazıldığı bir asırlık zaman dilimi içinde, genel anlamda İslami ilimler, hususi olarak Hadis ilimleriyle ilgili binlerce yeni eser yazıldığı ve basıldığı, bir kısmı keşfedildiği halde, kitabın ilk günkü değerini muhafaza etmesi, gerçekten üzerinde dikkatle durulması ve düşülmesi gereken bir noktadır. Bu durumu gözönüne alarak bu güzide eseri günümüz Türkçesiyle insanımızın istifadesine sunmaya karar verdik.