Hakikatli olmak ne demektir? Hakikat hayatımızda nasıl bir rol oynar? Hakikat ve hakikatliliği reddedersek ne kaybederiz ya da ne kazanırız? Bu kitap düşünsel yaşamlarımızda hakikat kavramının merkezi önemiyle, inançlarımızın oluşumunda ve dile getirilişinde hakikate saygının değeriyle ilgili...
Modernitede hakikate karşı iki tutum var: Nesnel hakikate duyulan inanç ve bu inanca şüphe. Kimileri ortak hakikate işaret ederken, kimileri bunun bir kandırmaca olmasından korkuyor. Hakikat bizi birleştirir mi ayırır mı? Tarih tartışmalarından tutun da kişisel ilişkilerimize kadar hep bu sorunun izleri var.
Bernard Williams çağımızın bu ikili yaklaşımındaki gerilime dikkat çekiyor. Ona göre bu gerilim salt felsefi bir ayrıntı da değil; devasa bir öneme haiz siyasi ve etik sonuçları olan bir gerilimdir. Bu gerilim, ilişkilerimizi tahrip eden bir kuşkuyu sürekli besler, beşeri bilimlerin iflasına neden olabilir, hatta insani bir toplum oluşturma umudumuzu boğarak bizi siyasetten uzaklaştırabilir.
Hakikat ve Hakikatlilik'te hakikat kaygımızın doğuşunun bir soykütüğünü çıkararak başlıyor işe Williams. Bunu yaparsak hakikate niye ihtiyaç duyduğumuzu ve hakikatin neyi temsil ettiğini daha iyi anlayabiliriz, diyor. Böylece hakikat kültürünü ayakta tutmak için bireysel erdemlere de ihtiyacımız olduğunu görebiliyoruz: Williams bunlara “Doğruluk“ ve “Samimiyet“ erdemleri adını veriyor. İlki hakikati bulmayı, ikincisi anlatmayı içerir. Keşifler hakikatleri yaratmasa da, hakikatlerin keşfedilmesi gerekir; bu süreçte “Doğruluk“ yardımımıza koşar. Bir kez keşfedildikten sonra da hakikatlerin önce kendimize sonra da ötekilere söylenmesi gerekir: Burada da bir erdem olarak “Samimiyet“ devreye girer.
Hakikatin soykütüğünü izlerken Nietzsche ile karşılaşacağız, Herotodos ile Thukyides'in hikâyesini dinleyeceğiz, Rousseau ile Diderot arasındaki kırgınlığın nedeninin kavrayacak, Habermas ile söyleşeceğiz. Son olarak tekrar Nietzsche'ye döneceğiz: “Hakikatin ne kadarına katlanabilir insan?“ Peki, hakikatle korkmadan yüzleşmek mümkün mü?
“Son derece kapsamlı bir kitap. Felsefi bir araştırma olmasının yanı sıra edebi ve tarihsel bir inceleme olan Hakikat ve Hakikatlilik doğruluk, içtenlik ve sahiciliği erdem olarak düşünmeye nasıl ve neden başladığımız sorusunu soruyor. Bernard Williams bu erdemlerin ortaya çıkışını hayat gücünü de işin içine katarak ayrıntılı bir biçimde açıklarken canlı ve kışkırtıcı. Zor sorular soruyor ve onlara dolambaçsız, tartışma yaratacak yanıtlar veriyor. Bu kitap hakikatlilik erdemlerini tarif etmekle ve savunmakla kalmıyor, aynı zamanda onları açıkça gösteriyor.
- Alexander Nehamas
“Hakikatle ilgili felsefe profesörleri tarafından tartışılan görece muğlak meselelerle, biz insanların kendimiz hakkında nasıl bir [öz] imgeye sahip olmamız gerektiği gibi geniş bir mesele arasındaki ilişkileri kavramak isteyen herhangi bir kişi, Williams'ın kitabını okumalı. Büyük bir yapıt.“
- Richard Rorty
Hakikatli olmak ne demektir? Hakikat hayatımızda nasıl bir rol oynar? Hakikat ve hakikatliliği reddedersek ne kaybederiz ya da ne kazanırız? Bu kitap düşünsel yaşamlarımızda hakikat kavramının merkezi önemiyle, inançlarımızın oluşumunda ve dile getirilişinde hakikate saygının değeriyle ilgili...
Modernitede hakikate karşı iki tutum var: Nesnel hakikate duyulan inanç ve bu inanca şüphe. Kimileri ortak hakikate işaret ederken, kimileri bunun bir kandırmaca olmasından korkuyor. Hakikat bizi birleştirir mi ayırır mı? Tarih tartışmalarından tutun da kişisel ilişkilerimize kadar hep bu sorunun izleri var.
Bernard Williams çağımızın bu ikili yaklaşımındaki gerilime dikkat çekiyor. Ona göre bu gerilim salt felsefi bir ayrıntı da değil; devasa bir öneme haiz siyasi ve etik sonuçları olan bir gerilimdir. Bu gerilim, ilişkilerimizi tahrip eden bir kuşkuyu sürekli besler, beşeri bilimlerin iflasına neden olabilir, hatta insani bir toplum oluşturma umudumuzu boğarak bizi siyasetten uzaklaştırabilir.
Hakikat ve Hakikatlilik'te hakikat kaygımızın doğuşunun bir soykütüğünü çıkararak başlıyor işe Williams. Bunu yaparsak hakikate niye ihtiyaç duyduğumuzu ve hakikatin neyi temsil ettiğini daha iyi anlayabiliriz, diyor. Böylece hakikat kültürünü ayakta tutmak için bireysel erdemlere de ihtiyacımız olduğunu görebiliyoruz: Williams bunlara “Doğruluk“ ve “Samimiyet“ erdemleri adını veriyor. İlki hakikati bulmayı, ikincisi anlatmayı içerir. Keşifler hakikatleri yaratmasa da, hakikatlerin keşfedilmesi gerekir; bu süreçte “Doğruluk“ yardımımıza koşar. Bir kez keşfedildikten sonra da hakikatlerin önce kendimize sonra da ötekilere söylenmesi gerekir: Burada da bir erdem olarak “Samimiyet“ devreye girer.
Hakikatin soykütüğünü izlerken Nietzsche ile karşılaşacağız, Herotodos ile Thukyides'in hikâyesini dinleyeceğiz, Rousseau ile Diderot arasındaki kırgınlığın nedeninin kavrayacak, Habermas ile söyleşeceğiz. Son olarak tekrar Nietzsche'ye döneceğiz: “Hakikatin ne kadarına katlanabilir insan?“ Peki, hakikatle korkmadan yüzleşmek mümkün mü?
“Son derece kapsamlı bir kitap. Felsefi bir araştırma olmasının yanı sıra edebi ve tarihsel bir inceleme olan Hakikat ve Hakikatlilik doğruluk, içtenlik ve sahiciliği erdem olarak düşünmeye nasıl ve neden başladığımız sorusunu soruyor. Bernard Williams bu erdemlerin ortaya çıkışını hayat gücünü de işin içine katarak ayrıntılı bir biçimde açıklarken canlı ve kışkırtıcı. Zor sorular soruyor ve onlara dolambaçsız, tartışma yaratacak yanıtlar veriyor. Bu kitap hakikatlilik erdemlerini tarif etmekle ve savunmakla kalmıyor, aynı zamanda onları açıkça gösteriyor.
- Alexander Nehamas
“Hakikatle ilgili felsefe profesörleri tarafından tartışılan görece muğlak meselelerle, biz insanların kendimiz hakkında nasıl bir [öz] imgeye sahip olmamız gerektiği gibi geniş bir mesele arasındaki ilişkileri kavramak isteyen herhangi bir kişi, Williams'ın kitabını okumalı. Büyük bir yapıt.“
- Richard Rorty