“Ah Hakkı, dinlemedin vaktinde aklı,
Nerede aranacak haklının hakkı?”
Yaşadığımız hayat denilen bu boyutun içinde nelere sahibiz?
Sahip olduğumuz varlıkların, değerlerin, belki de sevginin ne kadarını hak ediyoruz?
İki insanın karşı karşıya geçip gırtlaklarını parçalar derecede tartışmaları...
Ve ikisinin de aynı şiddette kendilerini haklı bulmaları; ancak gerçek manada bir tanesinin haklı olması ne tuhaf şey değil mi?
Hangisi hak?
Hangisi haksızlık?
Kim haklı?
Kim haksız?
Ah keşke hayatta hep Kahveci Çavuş gibi birileri olsa...
“Hakkı haklı!” ya da “Hakkı haksız!” diye bağırsa ve herkes sussa.
Ve “haklı ve haksız” hemen belli olsa...
Özkan İrman, bizi kahramanı Ömer'in anlatımıyla bir “HAK” yolculuğuna çıkarıyor…
“Ah Hakkı, dinlemedin vaktinde aklı,
Nerede aranacak haklının hakkı?”
Yaşadığımız hayat denilen bu boyutun içinde nelere sahibiz?
Sahip olduğumuz varlıkların, değerlerin, belki de sevginin ne kadarını hak ediyoruz?
İki insanın karşı karşıya geçip gırtlaklarını parçalar derecede tartışmaları...
Ve ikisinin de aynı şiddette kendilerini haklı bulmaları; ancak gerçek manada bir tanesinin haklı olması ne tuhaf şey değil mi?
Hangisi hak?
Hangisi haksızlık?
Kim haklı?
Kim haksız?
Ah keşke hayatta hep Kahveci Çavuş gibi birileri olsa...
“Hakkı haklı!” ya da “Hakkı haksız!” diye bağırsa ve herkes sussa.
Ve “haklı ve haksız” hemen belli olsa...
Özkan İrman, bizi kahramanı Ömer'in anlatımıyla bir “HAK” yolculuğuna çıkarıyor…