Ferhat, Hüsrev ve Şirin üçlüsü arasında bazı eserlerde Hüsrev'in bazılarında Ferhat'ın ağırlık kazandığı ancak her zaman Şirin'in maşuk, Ferhat ile Hüsrev'in ise âşık olduğu anlatı geleneği Türk kültür tarihinde Hüsrev ü Şirin, Ferhad ü Şirin ve Ferhadname gibi farklı isimlerle adlandırılan eserlerde işlenegelmiştir.
Başlangıçta Hüsrev ü Şirin çerçevesinde işlenen bu tema daha sonra Ferhat'ın ağırlık kazandığı anlatılara dönüşerek Ferhad ü Şirin veya Ferhadname isimleriyle karşımıza çıkmaktadır. Türk dünyasında bu anlatıların isminde ve içeriğinde bu özgünlüğü kazandıran ise Ali Şir Nevayî olmuştur. Nevayî'nin Hamse'sinde ikinci sırada bulunan Ferhad ü Şirin, Türk dünyasında birçok şairi etkilemiş ve bu esere manzum veya mensur nazireler yazılmıştır. Bu nazirelerden birisi de Doğu Türkçesiyle yazılmış ve kaynaklarda ismi zikredilen ancak şimdiye kadar eserinin nüshalarının nerede olduğu bilinmeyen ve üzerine herhangi bir ilmî çalışmanın yapılmadığı Ömer Baki'nin Ferhad ü Şirin adlı eseridir. Doğu Türkçesiyle 1792 yılında Yarkent hükümdarı İvaz Hakim Bek'e sunulan Ferhad ü Şirin, Türk edebiyatı tarihi açısından olduğu kadar gösterdiği dil özellikleri bakımından da mühim bir eserdir.
XVIII. yüzyılda meydana getirilmiş olan Ömer Baki'nin Ferhad ü Şirin'inde yazım, ses bilgisi, biçim bilgisi ve söz varlığı bakımından bir yandan klasik dönemin örneklerinin aynen devam ettiği bir yandan da klasik yazı dilinin dışında yeni biçimlerin ve yerel özelliklerin yansıdığı bir geçiş dönemi hususiyetleri görülmektedir. Bu açıdan zengin bir dil malzemesi oluşturan eser, Doğu Türkçesinin tarihî ağız bölgelerinden çağdaş lehçelere doğru gelişen geçiş dönemiyle ilgili Klasik Sonrası Doğu Türkçesi araştırmalarına önemli katkı sağlamaktadır.
Ferhat, Hüsrev ve Şirin üçlüsü arasında bazı eserlerde Hüsrev'in bazılarında Ferhat'ın ağırlık kazandığı ancak her zaman Şirin'in maşuk, Ferhat ile Hüsrev'in ise âşık olduğu anlatı geleneği Türk kültür tarihinde Hüsrev ü Şirin, Ferhad ü Şirin ve Ferhadname gibi farklı isimlerle adlandırılan eserlerde işlenegelmiştir.
Başlangıçta Hüsrev ü Şirin çerçevesinde işlenen bu tema daha sonra Ferhat'ın ağırlık kazandığı anlatılara dönüşerek Ferhad ü Şirin veya Ferhadname isimleriyle karşımıza çıkmaktadır. Türk dünyasında bu anlatıların isminde ve içeriğinde bu özgünlüğü kazandıran ise Ali Şir Nevayî olmuştur. Nevayî'nin Hamse'sinde ikinci sırada bulunan Ferhad ü Şirin, Türk dünyasında birçok şairi etkilemiş ve bu esere manzum veya mensur nazireler yazılmıştır. Bu nazirelerden birisi de Doğu Türkçesiyle yazılmış ve kaynaklarda ismi zikredilen ancak şimdiye kadar eserinin nüshalarının nerede olduğu bilinmeyen ve üzerine herhangi bir ilmî çalışmanın yapılmadığı Ömer Baki'nin Ferhad ü Şirin adlı eseridir. Doğu Türkçesiyle 1792 yılında Yarkent hükümdarı İvaz Hakim Bek'e sunulan Ferhad ü Şirin, Türk edebiyatı tarihi açısından olduğu kadar gösterdiği dil özellikleri bakımından da mühim bir eserdir.
XVIII. yüzyılda meydana getirilmiş olan Ömer Baki'nin Ferhad ü Şirin'inde yazım, ses bilgisi, biçim bilgisi ve söz varlığı bakımından bir yandan klasik dönemin örneklerinin aynen devam ettiği bir yandan da klasik yazı dilinin dışında yeni biçimlerin ve yerel özelliklerin yansıdığı bir geçiş dönemi hususiyetleri görülmektedir. Bu açıdan zengin bir dil malzemesi oluşturan eser, Doğu Türkçesinin tarihî ağız bölgelerinden çağdaş lehçelere doğru gelişen geçiş dönemiyle ilgili Klasik Sonrası Doğu Türkçesi araştırmalarına önemli katkı sağlamaktadır.