Harezm Devleti'nin ve devletin son sultanı Celâleddin Harezmşah'ın Türk tarihinde ayrı bir yeri vardır.
Harezm, Aral Gölü'nün güneyinde Ceyhun (Amuderya) nehrinin Aral'a döküldüğü deltanın çevresinde yer alan ve Harezmşahlar adıyla anılan devletin kurulduğu bölgedir. Urgenç ve Hive gibi şehirleriyle tanınmıştır.
İbn-i Batuta, Harezm'de konuşulan Türkçe ile ilgili bilgiler vererek Harezm'i dünyanın en zengin memleketi olarak nitelendirir.
İslâmiyetten sonra da bu bölge sultanlarına “Harezmşah” denilmiştir.
Selçuklu zamanında da valiler tarafından yönetilen Harezm, Sultan Sancar'ın ölümünden sonra bağımsız olmuştur.
Harezmşahlar sülalesi Oğuzların Beydili boyundan Anuş Tegin ile başlar.
Harezmlilerin son sultanı Celâleddin Harezmşah'tır.
Celâleddin Harezmşah Moğollara, Gürcülere ve Anadolu Selçuklularına karşı mücadele vermiştir.
Harezm sahası 12. yüzyılda kültür merkezi hâline gelmiştir. Kimi araştırıcılar Harezm'i Kaşgar'ın yanında ikinci bir edebiyat merkezi olarak tanımlamışlardır. İlk Kur'ân tercümeleri, ilk sözlükler de Harezm sahasında ortaya konmuştur.
Harezmlilerin son sultanı Celâleddin'in hayatı ve şahsiyeti üzerine edebî eserler de yazılmıştır. Dönemin eserlerinde Celâleddin için “Ulu Sultan” denmiştir.
Namık Kemal, “Celâleddin Harezmşah” tiyatro eserini, döneminde Celâleddin Harezmşah üzerine kaleme alınmış eserleri incelmeyerek yazmış, Celâleddin'i bir Türk-İslâm kahramanı olarak canlandırmıştır. Harezmliler, Moğolların ağır baskılarıyla diğer Türk topluluklarını da beraberlerinde Anadolu'ya taşınmışlar.
Selçukluların hizmetine giren bazı Harezmli emir ve idarecilerinin yanında, bilhassa Kıpçak ve Kanglı Türklerinin göçleriyle birlikte birtakım derviş zümrelerinin, âlimlerin, varlıklı ve şehirli unsurların küçük gruplar hâlinde Anadolu'ya gelerek Selçukluların, Eyyubîlerin ve Memlûkların hizmetine girmişler, önemli roller üstlenmişler ve “hicret”in manasına uygun, diyebiliriz ki, Türk dünyasına yeni kapılar açmışlardır.
Haçlıların Kudüs'ten sürülmesinde, Celâleddin Harezmşah'tan sonra Eyyubîlerle iş birliğine giren, daha açık ifadeyle, sığınacak yer, tutunacak dal arayan Harezmlilerin büyük rolü olmuştur.
Harezimliler Selçuklularla giriştikler üstünlük mücadelesi de, Türk tarihi için, ibret alınacak sahnelerle doludur.
Kitabımızda, Harezmliler nezdinde, Türklerin geleceği için çıkarılacak dersler olduğunu göreceğiz.
Harezm Devleti'nin ve devletin son sultanı Celâleddin Harezmşah'ın Türk tarihinde ayrı bir yeri vardır.
Harezm, Aral Gölü'nün güneyinde Ceyhun (Amuderya) nehrinin Aral'a döküldüğü deltanın çevresinde yer alan ve Harezmşahlar adıyla anılan devletin kurulduğu bölgedir. Urgenç ve Hive gibi şehirleriyle tanınmıştır.
İbn-i Batuta, Harezm'de konuşulan Türkçe ile ilgili bilgiler vererek Harezm'i dünyanın en zengin memleketi olarak nitelendirir.
İslâmiyetten sonra da bu bölge sultanlarına “Harezmşah” denilmiştir.
Selçuklu zamanında da valiler tarafından yönetilen Harezm, Sultan Sancar'ın ölümünden sonra bağımsız olmuştur.
Harezmşahlar sülalesi Oğuzların Beydili boyundan Anuş Tegin ile başlar.
Harezmlilerin son sultanı Celâleddin Harezmşah'tır.
Celâleddin Harezmşah Moğollara, Gürcülere ve Anadolu Selçuklularına karşı mücadele vermiştir.
Harezm sahası 12. yüzyılda kültür merkezi hâline gelmiştir. Kimi araştırıcılar Harezm'i Kaşgar'ın yanında ikinci bir edebiyat merkezi olarak tanımlamışlardır. İlk Kur'ân tercümeleri, ilk sözlükler de Harezm sahasında ortaya konmuştur.
Harezmlilerin son sultanı Celâleddin'in hayatı ve şahsiyeti üzerine edebî eserler de yazılmıştır. Dönemin eserlerinde Celâleddin için “Ulu Sultan” denmiştir.
Namık Kemal, “Celâleddin Harezmşah” tiyatro eserini, döneminde Celâleddin Harezmşah üzerine kaleme alınmış eserleri incelmeyerek yazmış, Celâleddin'i bir Türk-İslâm kahramanı olarak canlandırmıştır. Harezmliler, Moğolların ağır baskılarıyla diğer Türk topluluklarını da beraberlerinde Anadolu'ya taşınmışlar.
Selçukluların hizmetine giren bazı Harezmli emir ve idarecilerinin yanında, bilhassa Kıpçak ve Kanglı Türklerinin göçleriyle birlikte birtakım derviş zümrelerinin, âlimlerin, varlıklı ve şehirli unsurların küçük gruplar hâlinde Anadolu'ya gelerek Selçukluların, Eyyubîlerin ve Memlûkların hizmetine girmişler, önemli roller üstlenmişler ve “hicret”in manasına uygun, diyebiliriz ki, Türk dünyasına yeni kapılar açmışlardır.
Haçlıların Kudüs'ten sürülmesinde, Celâleddin Harezmşah'tan sonra Eyyubîlerle iş birliğine giren, daha açık ifadeyle, sığınacak yer, tutunacak dal arayan Harezmlilerin büyük rolü olmuştur.
Harezimliler Selçuklularla giriştikler üstünlük mücadelesi de, Türk tarihi için, ibret alınacak sahnelerle doludur.
Kitabımızda, Harezmliler nezdinde, Türklerin geleceği için çıkarılacak dersler olduğunu göreceğiz.