Son yüzyılda batının oluşturmaya çalıştığı küresel kültürün, insanların dünyasında ciddi tahribatları oldu. Seküler bir zihin ve hazza dayalı, faydacı bir bakış açısının etkisi yadsınamayacak ölçüde etkilidir. Özellikle de gençler üzerinde... Oluşturulan bu zihin sayesinde insanlarda fani olan dünyaya dair önü alınamaz bir tutku oluşturuldu. Bunu aşıp insanların madde ile birlikte manevi değerlere de ihtiyaçları olduğunu, insanlara benimsetmek, bu değerlerin eksikliğini hissettirmek ve bu bağların, toplumu huzur temelinde sürükleyecek temel dinamikler olduğunu benimsetmek kolay bir iş değildi.
Bu, ekip çalışmasını ve köklü bir mücadeleyi gerekli kılıyordu ki bu bağlamda bir takım çağdaş örnekliklere de ihtiyaç vardı. Çünkü kimliğimizi ve kişiliğimizi İslami normlar çerçevesinde oluşturup yaşanmış örneklikleri asrımıza taşıyarak Müslümanca bir yaşam tarzını gerçekleştirebiriz. İslam'ın, insanın doğasının tam da kendisi olduğunu, sahih dinin hayatın içinde doğal bir yaşam modeli sunduğunu, temel ilkeler çerçevesinde hareket edildiği ölçüde insanların tüm yapıp etmelerinin kendileri için ibadet olduğunu insanlara ancak bu ruhla anlatabiliriz.
İşte tam da bu noktada 20. yüzyılın en büyük dava ve davet hareketini başlatmış Şehit İmam Hasan el-Benna, bu bağlamda rehberliğine müracaat edeceğimiz büyük bir dava önderidir. Elbette ki tavsiyeleri de altın değerindedir…
Son yüzyılda batının oluşturmaya çalıştığı küresel kültürün, insanların dünyasında ciddi tahribatları oldu. Seküler bir zihin ve hazza dayalı, faydacı bir bakış açısının etkisi yadsınamayacak ölçüde etkilidir. Özellikle de gençler üzerinde... Oluşturulan bu zihin sayesinde insanlarda fani olan dünyaya dair önü alınamaz bir tutku oluşturuldu. Bunu aşıp insanların madde ile birlikte manevi değerlere de ihtiyaçları olduğunu, insanlara benimsetmek, bu değerlerin eksikliğini hissettirmek ve bu bağların, toplumu huzur temelinde sürükleyecek temel dinamikler olduğunu benimsetmek kolay bir iş değildi.
Bu, ekip çalışmasını ve köklü bir mücadeleyi gerekli kılıyordu ki bu bağlamda bir takım çağdaş örnekliklere de ihtiyaç vardı. Çünkü kimliğimizi ve kişiliğimizi İslami normlar çerçevesinde oluşturup yaşanmış örneklikleri asrımıza taşıyarak Müslümanca bir yaşam tarzını gerçekleştirebiriz. İslam'ın, insanın doğasının tam da kendisi olduğunu, sahih dinin hayatın içinde doğal bir yaşam modeli sunduğunu, temel ilkeler çerçevesinde hareket edildiği ölçüde insanların tüm yapıp etmelerinin kendileri için ibadet olduğunu insanlara ancak bu ruhla anlatabiliriz.
İşte tam da bu noktada 20. yüzyılın en büyük dava ve davet hareketini başlatmış Şehit İmam Hasan el-Benna, bu bağlamda rehberliğine müracaat edeceğimiz büyük bir dava önderidir. Elbette ki tavsiyeleri de altın değerindedir…