25.03.1996 da bir kızımız oldu. Adını Öykü koyduk, Çok sevindik doğduğunda… Onunla birlikte yüzlerce hayallerimiz de doğmuş oldu. Hiç ummadığımız bir anda dört buçuk aylıkken geçirmiş olduğu kaza sonucu hayallerimiz de yıkıldı. Çünkü her şeye hazırlıklı olmamız, onu kaybetme ihtimalinin olduğu, yaşasa da kimseyi tanımayan yatağa bağımlı bir engelli olabileceği söylendi bize.
Bizim için “Öykü'nün Öyküsü” o zaman başladı… Biz yılmadık, inandık, uzun tedaviler, ameliyatlar, hala da devam eden rehabilitasyon ve özel eğitim sürecine girdik. Bizim aklımızda geleceğe dair bir sürü cevapsız sorular dolaşırken Öykü, bizden güçlü, azimli, mücadeleci çıktı. Beklenenin çok üzerinde bir gelişim göstererek bizi ve doktorlarını şaşırttı. İki yaşında yürüdü, üç yaşında konuşmaya başladı. Sol yanını tam kullanamasa da okula başladı: ilkokulu, ortaokulu derken liseyi bitirme başarısı gösterdi.
Okul hayatıyla birlikte Öykü için yeni bir serüven de başlamış oldu: Kitaplar… Kitaplarla kendine yeni bir dünya kurdu, hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini, her şeyini o dünyada yaşıyordu. Ona bu da yetmez oldu. Kendini ifade etmenin de bir yolunu aradı ve durmadan küçük öyküler yazmaya başladı. Defterler dolusu öyküler… Önce biz olduk okuyucuları… Sonra çevremizdeki dostlar… Sonra neden başkaları da okumasın Öykü'nün öykülerini dedik ve onun bu kitabını bastırmaya karar verdik.
Bu zorlu süreci yaşarken bizim gibi özel evlatlarıyla ilgili sıkıntılar yaşayan ailelere umut olabilmek için ben de bir şeyler yazmayı hayal etmiştim. Kitabımın adı da hazırdı aslında: “Öykü'nün Öyküsü” Ama Öykü yine hepimizi şaşırttı ve kendi öykülerini yazmaya başladı. Hepimize de bu mucizevi süreci saygı duyarak keyifle okumak düştü.
25.03.1996 da bir kızımız oldu. Adını Öykü koyduk, Çok sevindik doğduğunda… Onunla birlikte yüzlerce hayallerimiz de doğmuş oldu. Hiç ummadığımız bir anda dört buçuk aylıkken geçirmiş olduğu kaza sonucu hayallerimiz de yıkıldı. Çünkü her şeye hazırlıklı olmamız, onu kaybetme ihtimalinin olduğu, yaşasa da kimseyi tanımayan yatağa bağımlı bir engelli olabileceği söylendi bize.
Bizim için “Öykü'nün Öyküsü” o zaman başladı… Biz yılmadık, inandık, uzun tedaviler, ameliyatlar, hala da devam eden rehabilitasyon ve özel eğitim sürecine girdik. Bizim aklımızda geleceğe dair bir sürü cevapsız sorular dolaşırken Öykü, bizden güçlü, azimli, mücadeleci çıktı. Beklenenin çok üzerinde bir gelişim göstererek bizi ve doktorlarını şaşırttı. İki yaşında yürüdü, üç yaşında konuşmaya başladı. Sol yanını tam kullanamasa da okula başladı: ilkokulu, ortaokulu derken liseyi bitirme başarısı gösterdi.
Okul hayatıyla birlikte Öykü için yeni bir serüven de başlamış oldu: Kitaplar… Kitaplarla kendine yeni bir dünya kurdu, hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini, her şeyini o dünyada yaşıyordu. Ona bu da yetmez oldu. Kendini ifade etmenin de bir yolunu aradı ve durmadan küçük öyküler yazmaya başladı. Defterler dolusu öyküler… Önce biz olduk okuyucuları… Sonra çevremizdeki dostlar… Sonra neden başkaları da okumasın Öykü'nün öykülerini dedik ve onun bu kitabını bastırmaya karar verdik.
Bu zorlu süreci yaşarken bizim gibi özel evlatlarıyla ilgili sıkıntılar yaşayan ailelere umut olabilmek için ben de bir şeyler yazmayı hayal etmiştim. Kitabımın adı da hazırdı aslında: “Öykü'nün Öyküsü” Ama Öykü yine hepimizi şaşırttı ve kendi öykülerini yazmaya başladı. Hepimize de bu mucizevi süreci saygı duyarak keyifle okumak düştü.