Her şey, her zamanki gibiyken insan; üzerini kalın ve ağır bir zar gibi kaplayıp kendisini nefessiz bırakan zamanı bir yerinden yırtmak; içinden sıyrılıp kendine varmak ister.
Bazen ufak bir söküğünden sızdığımız zamanın içinde dünü bugün, bugünüyse yarın yaparız…
Ya da tam tersi olur ve yarını bugüne taşıyıveririz.
An gelir; zamanını başkasında yakalarsın.
Cemil ve Sare gibi… Saati okurcasına, onunla okursun zamanını… Kendini de…
‘Saat 24:00'' dersin misal; ‘‘Cemil iki nokta üst üste Sare…'' dersin sonra. Nasıl ki zamanlar birbirini anlatır ve açıklar; sen de başkasıyla anlar, anlatır ve açıklarsın zamanı… Kendini…
Başkentin en görünür mahallelerinde yaşadıkları hâlde, koca bir kentin görünmezleri hâline gelen, getirilen insanların hayalden gerçeğe, gerçekten hayale taşınan hikâyesi var bu romanda.
Tanıdık bildik insanların hikâyesi…
Bizim hikayemiz…
Metin Turan, tıpkı ilk öykü kitabı Siyah Gökkuşağı'nda olduğu gibi, bu romanında da; bizi sadece edebi bir yolculuğa değil; içimizden dışımıza; yetmeyip, bu kez dışımızdan içimize kimi insani yolculuklara çıkarıyor. Üstelik bu yolculukta kaybolmayı da göze alarak. Galiba bazen doğruları bulmak, ancak kaybolmayı göze almakla mümkün.
Kalbi gibi, zamanı da bedeninde gömülü duran insan; dün, bugün ve yarınıyla koca bir zamandır.
Unutma ki, zaman sensin!
Her şey, her zamanki gibiyken insan; üzerini kalın ve ağır bir zar gibi kaplayıp kendisini nefessiz bırakan zamanı bir yerinden yırtmak; içinden sıyrılıp kendine varmak ister.
Bazen ufak bir söküğünden sızdığımız zamanın içinde dünü bugün, bugünüyse yarın yaparız…
Ya da tam tersi olur ve yarını bugüne taşıyıveririz.
An gelir; zamanını başkasında yakalarsın.
Cemil ve Sare gibi… Saati okurcasına, onunla okursun zamanını… Kendini de…
‘Saat 24:00'' dersin misal; ‘‘Cemil iki nokta üst üste Sare…'' dersin sonra. Nasıl ki zamanlar birbirini anlatır ve açıklar; sen de başkasıyla anlar, anlatır ve açıklarsın zamanı… Kendini…
Başkentin en görünür mahallelerinde yaşadıkları hâlde, koca bir kentin görünmezleri hâline gelen, getirilen insanların hayalden gerçeğe, gerçekten hayale taşınan hikâyesi var bu romanda.
Tanıdık bildik insanların hikâyesi…
Bizim hikayemiz…
Metin Turan, tıpkı ilk öykü kitabı Siyah Gökkuşağı'nda olduğu gibi, bu romanında da; bizi sadece edebi bir yolculuğa değil; içimizden dışımıza; yetmeyip, bu kez dışımızdan içimize kimi insani yolculuklara çıkarıyor. Üstelik bu yolculukta kaybolmayı da göze alarak. Galiba bazen doğruları bulmak, ancak kaybolmayı göze almakla mümkün.
Kalbi gibi, zamanı da bedeninde gömülü duran insan; dün, bugün ve yarınıyla koca bir zamandır.
Unutma ki, zaman sensin!