Sıkıştırılmış programlar, hızlandırılmış kurslar, sosyal medya çöplüğünün saniyede milyonlarca içerik üreten baş döndürücü trafiği, sıkışan şehirler, büyükşehirlerde bile nefes alamadığını, daraldığını söyleyen kitleler; tüm bu hıza rağmen kaçırılan toplantılar, yetişilemeyen iş görüşmeleri, geç kalınan mesailer, kaçan otobüsler, randevular size neyi düşündürüyor? Aydoğan K, Her şey Geçecek Hiçbiri Unutulmayacak adlı bu eserde günümüzün “kabına sığamayan” insan tiplemelerine itirazda bulunuyor. İnsan hakları denildiğinde mangalda kül bırakmayanların komşularıyla olan hukuklarında bile sınıfta kaldıklarının altını çiziyor kitabında. “Androidleşmiş Cihazlarız Artık” yazısında teknolojiye sahip olma çılgınlığının insanı ne hale soktuğu eleştirilirken, “Gelecek: İnşa Neslinin mi? İfşa Neslinin mi?” yazısında sosyal medyanın insanı nasıl da birer teşhirci konumuna sürüklediğinin altı çizilirken kimliksiz insan tiplerinden ve buradan doğan sorunlara göndermede bulunuyor.
Hiç şüphesiz hızın unutmakla, yavaşlığın ise hatırlamakla ilişkili olduğu bir gerçek. Yazarın altını çizdiği ikinci gerçek ise bugün çok az hatırlayıp hızlıca unutuyor olmamız. “Tekerleği İcat Eden Adamın Yalnızlığı” bize neyi anlatıyor? Diye soruyor yazar. Her birimiz “yalnız” kalmaya ihtiyaç duyarken, yalnız yaşamaya katlanamıyor. Bir gerçek daha var ki iyi kafalar, zeki adamlar “yalnızlıklarından” aldıkları güçle birçok şeyi icat etti ve üretti. Üreten ve sürekli düşünen adamlara baktığımız zaman hayatlarının tuhaf bir şekilde hıza teslim olmuş toplumun aksine durağan fakat tekdüze olmamayı başarmış bir şekilde hızı reddederek yaşadıklarını görürüz. Tüm bunların yanında bugün herkesin bolca vakit geçirebileceği “boşluklar” icat edilmiş olduğundan, binlercesinin içerisinde hep daha fazlasını istesinler diye sıkılmak zorunda bırakılan varlıklar haline getirildiğimiz gerçeğini gün yüzüne çıkartan bu eser, küçük küçük fotoğraflar çekiyor. Günün sonunda tüm kareler birleştiğinde ortaya uzun metraj bir tür modern komedya çıkıyor.
Sıkıştırılmış programlar, hızlandırılmış kurslar, sosyal medya çöplüğünün saniyede milyonlarca içerik üreten baş döndürücü trafiği, sıkışan şehirler, büyükşehirlerde bile nefes alamadığını, daraldığını söyleyen kitleler; tüm bu hıza rağmen kaçırılan toplantılar, yetişilemeyen iş görüşmeleri, geç kalınan mesailer, kaçan otobüsler, randevular size neyi düşündürüyor? Aydoğan K, Her şey Geçecek Hiçbiri Unutulmayacak adlı bu eserde günümüzün “kabına sığamayan” insan tiplemelerine itirazda bulunuyor. İnsan hakları denildiğinde mangalda kül bırakmayanların komşularıyla olan hukuklarında bile sınıfta kaldıklarının altını çiziyor kitabında. “Androidleşmiş Cihazlarız Artık” yazısında teknolojiye sahip olma çılgınlığının insanı ne hale soktuğu eleştirilirken, “Gelecek: İnşa Neslinin mi? İfşa Neslinin mi?” yazısında sosyal medyanın insanı nasıl da birer teşhirci konumuna sürüklediğinin altı çizilirken kimliksiz insan tiplerinden ve buradan doğan sorunlara göndermede bulunuyor.
Hiç şüphesiz hızın unutmakla, yavaşlığın ise hatırlamakla ilişkili olduğu bir gerçek. Yazarın altını çizdiği ikinci gerçek ise bugün çok az hatırlayıp hızlıca unutuyor olmamız. “Tekerleği İcat Eden Adamın Yalnızlığı” bize neyi anlatıyor? Diye soruyor yazar. Her birimiz “yalnız” kalmaya ihtiyaç duyarken, yalnız yaşamaya katlanamıyor. Bir gerçek daha var ki iyi kafalar, zeki adamlar “yalnızlıklarından” aldıkları güçle birçok şeyi icat etti ve üretti. Üreten ve sürekli düşünen adamlara baktığımız zaman hayatlarının tuhaf bir şekilde hıza teslim olmuş toplumun aksine durağan fakat tekdüze olmamayı başarmış bir şekilde hızı reddederek yaşadıklarını görürüz. Tüm bunların yanında bugün herkesin bolca vakit geçirebileceği “boşluklar” icat edilmiş olduğundan, binlercesinin içerisinde hep daha fazlasını istesinler diye sıkılmak zorunda bırakılan varlıklar haline getirildiğimiz gerçeğini gün yüzüne çıkartan bu eser, küçük küçük fotoğraflar çekiyor. Günün sonunda tüm kareler birleştiğinde ortaya uzun metraj bir tür modern komedya çıkıyor.