"Kapı önlerinde yapılan toplantılarda işçiler, bu boktan hayatı yaşamanın doğru olmadığını söylüyorlardı: Ürettiğimiz her mal, tüm zenginlik bizim. Artık yeter! Artık bizler de mal gibi satılmaya devam edemeyiz. Her şeyi istiyoruz! Tüm zenginliği, tüm yetkiyi. Ve çalışmak istemiyoruz. Bizim çalışmakla ne alakamız var. Artık iş veya patronlar kötü oldukları için değil, var oldukları için mücadele ediyoruz!" Nanni Balestrini İtalyan bir deneysel şair ve görsel sanatçıdır. 1968'de İtalyan İşçilerin Gücü (Potero Operaio) grubunun kurucularından biri olan Balestrini, Otonomist Marksist hareketin hem bir öznesi hem gözlemcisi, hem de edebiyatla yaşananları iç içe geçirerek bu tarihin bir aktarıcısıdır. "Her Şeyi İstiyoruz" kitabı Balestrini'nin 1970'de kaleme aldığı ilk romanıdır. Bu roman FIAT fabrikasında gerçekleşen uzun direnişi ve mücadeleyi, İtalya'nın Güney kesiminden Kuzey'e göç etmiş bir işçinin ağzından anlatır. Fakat bu işçinin anlattıkları Balestrini'nin kaleminden geçerken farklı, renkli ve polifonik bir şiirsellikle yeniden düzenlenmiş ve sözcükler adeta fabrikanın bantlarının işleyişinin ve yaşanan olayların dinamikliğinin ritmiyle yan yana dizilmiştir. Kitabın dili, içeriğiyle paralel akar. Aynı dalgalanmalar, girdaplar, kesintiler, hız ve tempo romanın şiirsel yapısıyla okura da yaşatılır. Güneyli bir gencin Kuzey'e göçü, şehre ayak uydurma çabası, proleterleşme süreci ve en sonunda kendisini işi reddetmeye ve isyana sürükleyen olaylar romanda, yer yer bu duyguların ritmini yansıtırcasına hızlı ve yorucu bir yoğunlukla anlatılır bize. Franco Berardi'nin dediği gibi Balestrini'nin çalışmalarında sözcükler, hakikatten çekip alınan temel taşlarından başka bir şey değildir. Tüm bu dil oyunlarının yanı sıra Otonomist Marksist hareketin önemli tarihsel uğraklarından biri olarak kabul edilen FIAT fabrikası mücadelesi de en ince ayrıntılarına dek yazarın kaleminden kaçmamıştır. Tıpkı bugün olduğu gibi o gün de kapitalist işin insanı nasıl hiçleştirdiği ve öldürdüğü çarpıcı bir biçimde gösterilir. Bu bağlamda kitabın en önemli iddiası belki de, insanın ve isyanın, işin özgürleştirilmesinde değil işten "özgürleşmede" var olabileceği ve yeşerebileceğidir.
"Kapı önlerinde yapılan toplantılarda işçiler, bu boktan hayatı yaşamanın doğru olmadığını söylüyorlardı: Ürettiğimiz her mal, tüm zenginlik bizim. Artık yeter! Artık bizler de mal gibi satılmaya devam edemeyiz. Her şeyi istiyoruz! Tüm zenginliği, tüm yetkiyi. Ve çalışmak istemiyoruz. Bizim çalışmakla ne alakamız var. Artık iş veya patronlar kötü oldukları için değil, var oldukları için mücadele ediyoruz!" Nanni Balestrini İtalyan bir deneysel şair ve görsel sanatçıdır. 1968'de İtalyan İşçilerin Gücü (Potero Operaio) grubunun kurucularından biri olan Balestrini, Otonomist Marksist hareketin hem bir öznesi hem gözlemcisi, hem de edebiyatla yaşananları iç içe geçirerek bu tarihin bir aktarıcısıdır. "Her Şeyi İstiyoruz" kitabı Balestrini'nin 1970'de kaleme aldığı ilk romanıdır. Bu roman FIAT fabrikasında gerçekleşen uzun direnişi ve mücadeleyi, İtalya'nın Güney kesiminden Kuzey'e göç etmiş bir işçinin ağzından anlatır. Fakat bu işçinin anlattıkları Balestrini'nin kaleminden geçerken farklı, renkli ve polifonik bir şiirsellikle yeniden düzenlenmiş ve sözcükler adeta fabrikanın bantlarının işleyişinin ve yaşanan olayların dinamikliğinin ritmiyle yan yana dizilmiştir. Kitabın dili, içeriğiyle paralel akar. Aynı dalgalanmalar, girdaplar, kesintiler, hız ve tempo romanın şiirsel yapısıyla okura da yaşatılır. Güneyli bir gencin Kuzey'e göçü, şehre ayak uydurma çabası, proleterleşme süreci ve en sonunda kendisini işi reddetmeye ve isyana sürükleyen olaylar romanda, yer yer bu duyguların ritmini yansıtırcasına hızlı ve yorucu bir yoğunlukla anlatılır bize. Franco Berardi'nin dediği gibi Balestrini'nin çalışmalarında sözcükler, hakikatten çekip alınan temel taşlarından başka bir şey değildir. Tüm bu dil oyunlarının yanı sıra Otonomist Marksist hareketin önemli tarihsel uğraklarından biri olarak kabul edilen FIAT fabrikası mücadelesi de en ince ayrıntılarına dek yazarın kaleminden kaçmamıştır. Tıpkı bugün olduğu gibi o gün de kapitalist işin insanı nasıl hiçleştirdiği ve öldürdüğü çarpıcı bir biçimde gösterilir. Bu bağlamda kitabın en önemli iddiası belki de, insanın ve isyanın, işin özgürleştirilmesinde değil işten "özgürleşmede" var olabileceği ve yeşerebileceğidir.