Bazı yazarlar dolu ama sıkıntılıdırlar.
Daktilo başında tırnak kemirir, saçlarını yolarlar. Klavyeye takılır kalır, satırlar arasında sancılanırlar. Yazıp, yazıp, yırtar...Yırtıp yırtıp yazarlar.
Her gün bırakır, ertesi gün yeniden başlarlar.
Sanki ağır kamyonlara dik yokuşlar çıkartırlar.
Okuyucu zorlananları tez yakalar. Ağırlaşan gözkapaklarını dinler ve kitabı bir köşeye atar.
Biliyor musunuz, o kitap bir daha zor açılır. Belki de hiç açılmaz.
Bazı yazarlar da nasıl hislenir, nerede duygulanırlar bilinmez ama cümleleri sular seller gibi akar.
Onlar yelkenlerini ferahlatan rüzgarlara açar, kalplerinin ve kalemlerinin peşinden koşarlar.
İşte Ahmed Sırrı Arvas öyle bir şair, öyle bir yazar.
Onun şiiri şiir gibi ama nesri de şiir gibi.
"Aaa ne çabuk bitti" dediğinizde ard arda devrilen sayfaların ve tutulan boynunuzun farkına varıyorsunuz.
Okuyun hak vereceksiniz.
Bazı yazarlar dolu ama sıkıntılıdırlar.
Daktilo başında tırnak kemirir, saçlarını yolarlar. Klavyeye takılır kalır, satırlar arasında sancılanırlar. Yazıp, yazıp, yırtar...Yırtıp yırtıp yazarlar.
Her gün bırakır, ertesi gün yeniden başlarlar.
Sanki ağır kamyonlara dik yokuşlar çıkartırlar.
Okuyucu zorlananları tez yakalar. Ağırlaşan gözkapaklarını dinler ve kitabı bir köşeye atar.
Biliyor musunuz, o kitap bir daha zor açılır. Belki de hiç açılmaz.
Bazı yazarlar da nasıl hislenir, nerede duygulanırlar bilinmez ama cümleleri sular seller gibi akar.
Onlar yelkenlerini ferahlatan rüzgarlara açar, kalplerinin ve kalemlerinin peşinden koşarlar.
İşte Ahmed Sırrı Arvas öyle bir şair, öyle bir yazar.
Onun şiiri şiir gibi ama nesri de şiir gibi.
"Aaa ne çabuk bitti" dediğinizde ard arda devrilen sayfaların ve tutulan boynunuzun farkına varıyorsunuz.
Okuyun hak vereceksiniz.