Yıl 1985…
Murat, babası İbrahim Bey ile birlikte, evlerinin bahçesine ekmiş oldukları çiçekler arasında geziyorlardı. Bu bahçede öyle güzel çiçekler vardı ki her biri kendisini yaratan Yüce Allah'ın o büyük kudretini ve sonsuz sevgisini yansıtıyordu. Murat, ise bu güzellikleri büyük bir hayranlıkla izliyor, gözlerini onlardan alamıyordu.
Murat, çiçekler arasında gezinmeye devam ederken, biraz ileride kırmızı bir gül dikkatini çekti. Öylesine parlak ve öylesine güzeldi ki, Murat ondan çok etkilenmişti. Hızlı adımlarla O kırmızı gül'ün yanına gitti. Biraz daha yakından seyrettikten sonra tez canlılıkla ve hırpalayarak gül'e dokunmak istedi. Fakat gül'ün dikeni eline battı. Murat'ın canı yanmış olacak ki hemen elini çekti.
Murat'ın bu durumu gören Babası İbrahim Bey biraz tebessüm ettikten sonra “Elin acıdı mı oğlum diye sordu” sonrada sözüne şöyle devam etti. “Sevdiğin şeylere tez canlılıkla ve hırpalayarak yaklaşmaya çalışırsan hem can yakarsın hem de canın yanar. Fakat sevgiyle, merhametle ve hassasiyetle yaklaşırsan o zaman gül'ün kokusunu içine çekersin. Unutma, gönüllerde tıpkı bu gül gibi zariftir oğlum, o yüzden de zorbalıkla değil, zarafetle fethedilir” dedi.
Murat, “Tamam babacığım” dedi.
Ve sonra da elini hassasiyetle Gül'e uzattı.
Gül'e dokundu ve kokusunu içine çekti.
Yıl 1985…
Murat, babası İbrahim Bey ile birlikte, evlerinin bahçesine ekmiş oldukları çiçekler arasında geziyorlardı. Bu bahçede öyle güzel çiçekler vardı ki her biri kendisini yaratan Yüce Allah'ın o büyük kudretini ve sonsuz sevgisini yansıtıyordu. Murat, ise bu güzellikleri büyük bir hayranlıkla izliyor, gözlerini onlardan alamıyordu.
Murat, çiçekler arasında gezinmeye devam ederken, biraz ileride kırmızı bir gül dikkatini çekti. Öylesine parlak ve öylesine güzeldi ki, Murat ondan çok etkilenmişti. Hızlı adımlarla O kırmızı gül'ün yanına gitti. Biraz daha yakından seyrettikten sonra tez canlılıkla ve hırpalayarak gül'e dokunmak istedi. Fakat gül'ün dikeni eline battı. Murat'ın canı yanmış olacak ki hemen elini çekti.
Murat'ın bu durumu gören Babası İbrahim Bey biraz tebessüm ettikten sonra “Elin acıdı mı oğlum diye sordu” sonrada sözüne şöyle devam etti. “Sevdiğin şeylere tez canlılıkla ve hırpalayarak yaklaşmaya çalışırsan hem can yakarsın hem de canın yanar. Fakat sevgiyle, merhametle ve hassasiyetle yaklaşırsan o zaman gül'ün kokusunu içine çekersin. Unutma, gönüllerde tıpkı bu gül gibi zariftir oğlum, o yüzden de zorbalıkla değil, zarafetle fethedilir” dedi.
Murat, “Tamam babacığım” dedi.
Ve sonra da elini hassasiyetle Gül'e uzattı.
Gül'e dokundu ve kokusunu içine çekti.