Hiçbirimiz Masum Değiliz

Stok Kodu:
9786054685806
Boyut:
13.50x20.00
Sayfa Sayısı:
344
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
%30 indirimli
15,74
11,02
9786054685806
520563
Hiçbirimiz Masum Değiliz
Hiçbirimiz Masum Değiliz
11.02

Bir seçim yaptığımızda ruhumuzda özgür irade olarak adlandırılan bir his duyarız. Bu hissin etkisinden dolayı, yaptığımız hareketlerin gerçek failinin kendimiz olduğunu zannederiz.

Oysa insan bilinci her şey olup bittikten yarım saniye sonra ne yaptığının farkına varabiliyor. Aslında biz şimdiyi yaşadığımızı sanırken hakkımızdaki karar verildikten yarım saniye sonrasını, yani geçmişi yaşıyoruz.

“Sıcak bir mayıs akşamı karımı o taş sunağın üstünde buldum Veli Amca. Çırılçıplaktı, içeriye sızan dolunayın hayaletimsi ışığı, çıplak vücudunda zafer dansı yapıyordu. İçeri girdiğimde sanki kilisenin içindeki gölgeler bana kahkahalarla gülüyordu. Karım taş sunağın üzerinde elleri ve ayakları bağlanmış hâldeydi. Titreyerek yanına vardım, yalvararak yanına vardım, ne olur bu bir kâbus olsun ve oradan şimdi kalksın gidelim diye beyhude yalvarışlarla yanına vardım. Gözleri açıktı, boğazı da bir mutfak bıçağı ile bir kulaktan diğerine kadar kesilmişti. Boğazı artık güldürmekten usanmış bir palyaçonun kurumuş ağzı gibi cansız ve hissizdi. Yerde bir kan gölü vardı. Gölgelerin kahkahası hâlâ kulaklarımda uğulduyordu: “Geç kaldın Yılmaz hahaha, geç kaldın Yılmaz haha…”

Bir seçim yaptığımızda ruhumuzda özgür irade olarak adlandırılan bir his duyarız. Bu hissin etkisinden dolayı, yaptığımız hareketlerin gerçek failinin kendimiz olduğunu zannederiz.

Oysa insan bilinci her şey olup bittikten yarım saniye sonra ne yaptığının farkına varabiliyor. Aslında biz şimdiyi yaşadığımızı sanırken hakkımızdaki karar verildikten yarım saniye sonrasını, yani geçmişi yaşıyoruz.

“Sıcak bir mayıs akşamı karımı o taş sunağın üstünde buldum Veli Amca. Çırılçıplaktı, içeriye sızan dolunayın hayaletimsi ışığı, çıplak vücudunda zafer dansı yapıyordu. İçeri girdiğimde sanki kilisenin içindeki gölgeler bana kahkahalarla gülüyordu. Karım taş sunağın üzerinde elleri ve ayakları bağlanmış hâldeydi. Titreyerek yanına vardım, yalvararak yanına vardım, ne olur bu bir kâbus olsun ve oradan şimdi kalksın gidelim diye beyhude yalvarışlarla yanına vardım. Gözleri açıktı, boğazı da bir mutfak bıçağı ile bir kulaktan diğerine kadar kesilmişti. Boğazı artık güldürmekten usanmış bir palyaçonun kurumuş ağzı gibi cansız ve hissizdi. Yerde bir kan gölü vardı. Gölgelerin kahkahası hâlâ kulaklarımda uğulduyordu: “Geç kaldın Yılmaz hahaha, geç kaldın Yılmaz haha…”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat