“Ey ışığın çocuğu, Güneş'in tahtında oturan ışık! Uçmak istiyorsun ve benden seni kandırmamı bekliyorsun! Oysa ben sana senin bedenin yok diyorum. Bu yolda uçmak isteyenler, kanatlarını kesip hiçlik alevine attılar. Işık olan yolcu, bedenini aleve lokma olarak vermiştir artık. Kanadı olanın, senin mekânına yanmadan uçtuğunu duydun mu hiç?
Ey kendisiyle bütünleşen! Harf, sözcük, dil anlatacak şeyi olanlara gerek. Senin dilin evrenin dilidir. Irkın gelmiş-geçmiş tüm ırkların birleşimidir. Sen kabuk olan insan içindeki eşsiz incisin!”
“Ey ışığın çocuğu, Güneş'in tahtında oturan ışık! Uçmak istiyorsun ve benden seni kandırmamı bekliyorsun! Oysa ben sana senin bedenin yok diyorum. Bu yolda uçmak isteyenler, kanatlarını kesip hiçlik alevine attılar. Işık olan yolcu, bedenini aleve lokma olarak vermiştir artık. Kanadı olanın, senin mekânına yanmadan uçtuğunu duydun mu hiç?
Ey kendisiyle bütünleşen! Harf, sözcük, dil anlatacak şeyi olanlara gerek. Senin dilin evrenin dilidir. Irkın gelmiş-geçmiş tüm ırkların birleşimidir. Sen kabuk olan insan içindeki eşsiz incisin!”