Hiçten Az Hegel ve Diyalektik Materyalizmin Gölgesi

Stok Kodu:
9786059949255
Boyut:
15.50x23.50
Sayfa Sayısı:
1048
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2016-01
Çeviren:
Erkal Ünal
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%25 indirimli
245,00
183,75
9786059949255
462213
Hiçten Az
Hiçten Az Hegel ve Diyalektik Materyalizmin Gölgesi
183.75

Hiçten Az- Hegel ve Diyalektik Materyalizmin Gölgesi

İdeolojinin Yüce Nesnesikitabıyla felsefe dünyasına deyim yerindeyse bir meteor taşı gibi düşmüştü Zizek. O zamanın felsefi müesses nizamınca artık neredeyse sorgusuz sualsiz kabul edilen varsayımları sarsmış ve dünyayı onu dönüştürme hedefini bir yana bırakmaksızın anlamaya çalışanlar için bir fener ışığı olmuştu. 1990'ların başından bu yana yazdığı birçok kitapta bu çabasını ısrarla ve tutkuyla devam ettirdi. Güncel meseleler hakkında yazdığı kamusal müdahale niteliği taşıyan yazılar, dünyanın dört bir köşesinde verdiği konferanslar, hakkında çekilen belgeseller unutturmuş olabilir amaZizek bir felsefeci, hem de büyük bir felsefeci. İşteHiçten Azbu ihtişamı hatırlatacak cinsten bir teşebbüste bulunuyor ve bugünkü ideolojik felsefi alanı meydana getiren dört ana konumun eleştirisine soyunuyor: bir yanda demokratik materyalizm ve söylemsel tarihselcilik; öte yanda bunlara tepkileri oluşturan New Age "Batı Budizmi" ve Heidegger'de doruğuna varan transandantal sonluluk düşüncesi.Zizek “belki de hayatımın esas eseri bu” dediği kitabında, Fichte ve Marx'tan Spinoza ve Badiou'ya, kuantum fiziği ve cinsel farktan bilişselcilik ve dine kadar bir dizi şahsiyeti ve meseleyi kılı kırk yararcasına irdeliyor. Ama tüm bunları kendi teorik çerçevesini de eleştirel bir süzgeçten geçirerek, bir nevi felsefi muhasebe defteri çıkararak yapıyor.

Lafın kısası, Zizek düşünmeye ve soru sormaya devam ediyor... Hiçten Az'ın hedefi ise basitçe (ya da o kadar basit olmayan bir şekilde) Hegel'e dönmek değil, (radikal Kierkegaardcu anlamıyla) Hegel'i tekrarlamaktır. Son yol boyunca, (bendeniz, Mladen Dolar ve Alenka Zupancic'ten oluşan) Üçlü Parti'nin teorik çalışmasının ‘yapıbozuma uğratılamaz' nirengi noktası Hegel-Lacan ekseni oldu: Ne yapıyorsak yapalım, Hegel'i Lacan (ve Lacan'ı Hegel) üzerinden okumanın aşılmaz ufkumuz olduğunu temel aksiyomumuz olarak görüyorduk. Fakat son zamanlarda bu ufkun kimi sınırlılıkları olduğu ortaya çıktı: Hegel'in saf tekerrürü düşünememesi ve Lacan'ın objet a dediği şeyin tekilliğini temalaştıraramaması; Lacan'ın çalışmasınınsa tutarsız bir açılışla sona ermesi: XX semineri Lacan'ın hem nihai başarısını hem de çıkmazını temsil eder-daha sonraki yıllarda bundan çıkmak için ümitsizce çabalamış… ama hepsinden başarısızlığa uğramıştı. Öyleyse bugün nerede duruyoruz?

Benim iddiam şuydu ve hala da öyle: Psikanaliz ve Hegelci diyalektik (Hegel'i Lacan, Lacan'ı da Hegel üzerinden okuma yoluyla) etkileşlim içine girerek, birbirlerini kurtarabilir, katılaşmış derilerini soyup hiç beklenmedik yeni bir şekil içinde ortaya çıkabilirler. Kitabın şiarı Badiou'nun şu şiarı olabilirdi: ‘Anti-felsefeci Lacan felsefenin yeniden doğmasının bir koşuludur. Bugün felsefe ancak Lacan'la bağdaştığı takdirde mümkündür.'

Hiçten Az- Hegel ve Diyalektik Materyalizmin Gölgesi

İdeolojinin Yüce Nesnesikitabıyla felsefe dünyasına deyim yerindeyse bir meteor taşı gibi düşmüştü Zizek. O zamanın felsefi müesses nizamınca artık neredeyse sorgusuz sualsiz kabul edilen varsayımları sarsmış ve dünyayı onu dönüştürme hedefini bir yana bırakmaksızın anlamaya çalışanlar için bir fener ışığı olmuştu. 1990'ların başından bu yana yazdığı birçok kitapta bu çabasını ısrarla ve tutkuyla devam ettirdi. Güncel meseleler hakkında yazdığı kamusal müdahale niteliği taşıyan yazılar, dünyanın dört bir köşesinde verdiği konferanslar, hakkında çekilen belgeseller unutturmuş olabilir amaZizek bir felsefeci, hem de büyük bir felsefeci. İşteHiçten Azbu ihtişamı hatırlatacak cinsten bir teşebbüste bulunuyor ve bugünkü ideolojik felsefi alanı meydana getiren dört ana konumun eleştirisine soyunuyor: bir yanda demokratik materyalizm ve söylemsel tarihselcilik; öte yanda bunlara tepkileri oluşturan New Age "Batı Budizmi" ve Heidegger'de doruğuna varan transandantal sonluluk düşüncesi.Zizek “belki de hayatımın esas eseri bu” dediği kitabında, Fichte ve Marx'tan Spinoza ve Badiou'ya, kuantum fiziği ve cinsel farktan bilişselcilik ve dine kadar bir dizi şahsiyeti ve meseleyi kılı kırk yararcasına irdeliyor. Ama tüm bunları kendi teorik çerçevesini de eleştirel bir süzgeçten geçirerek, bir nevi felsefi muhasebe defteri çıkararak yapıyor.

Lafın kısası, Zizek düşünmeye ve soru sormaya devam ediyor... Hiçten Az'ın hedefi ise basitçe (ya da o kadar basit olmayan bir şekilde) Hegel'e dönmek değil, (radikal Kierkegaardcu anlamıyla) Hegel'i tekrarlamaktır. Son yol boyunca, (bendeniz, Mladen Dolar ve Alenka Zupancic'ten oluşan) Üçlü Parti'nin teorik çalışmasının ‘yapıbozuma uğratılamaz' nirengi noktası Hegel-Lacan ekseni oldu: Ne yapıyorsak yapalım, Hegel'i Lacan (ve Lacan'ı Hegel) üzerinden okumanın aşılmaz ufkumuz olduğunu temel aksiyomumuz olarak görüyorduk. Fakat son zamanlarda bu ufkun kimi sınırlılıkları olduğu ortaya çıktı: Hegel'in saf tekerrürü düşünememesi ve Lacan'ın objet a dediği şeyin tekilliğini temalaştıraramaması; Lacan'ın çalışmasınınsa tutarsız bir açılışla sona ermesi: XX semineri Lacan'ın hem nihai başarısını hem de çıkmazını temsil eder-daha sonraki yıllarda bundan çıkmak için ümitsizce çabalamış… ama hepsinden başarısızlığa uğramıştı. Öyleyse bugün nerede duruyoruz?

Benim iddiam şuydu ve hala da öyle: Psikanaliz ve Hegelci diyalektik (Hegel'i Lacan, Lacan'ı da Hegel üzerinden okuma yoluyla) etkileşlim içine girerek, birbirlerini kurtarabilir, katılaşmış derilerini soyup hiç beklenmedik yeni bir şekil içinde ortaya çıkabilirler. Kitabın şiarı Badiou'nun şu şiarı olabilirdi: ‘Anti-felsefeci Lacan felsefenin yeniden doğmasının bir koşuludur. Bugün felsefe ancak Lacan'la bağdaştığı takdirde mümkündür.'

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat