Hilafeti Hatırlamak, İslam'ı mevcut şartlar altında siyasal bir öznellik olarak ifade edebilmenin imkanlarını arayan bir kitap. Halifeliğin ilgasının İslam dünyası için oldukça kritik bir eşik olduğunu söyleyen Sayyid'e göre, bu olayla birlikte İslam dünyasında ideal yönetim biçiminin ne olacağı ve dahası İslam'ın siyaset ile olan ilişkisi yeniden sorgulanmaya başlandı. Bununla birlikte Halifeliğin kaldırılması Müslümanların içerisinde bulunduğumuz dünyada var oluşlarını da oldukça zorlaştırdı çünkü bu, Müslüman kimliğinin kendini ve tarihsel geçmişini ifade ettiği yegane aracın ortadan kalkması anlamına geliyordu. Bunun sonucunda; İslam dünyasındaki tartışmaların temel odağı, Müslümanların toplumsal hayata dair bakışlarının nasıl olup da yeniden kurumsallaştırabilecekleri sorusu haline gelmeye başladı. Salman Sayyid, İslamcılığı da tam da bu bağlamda anlamlandırmakta; ona göre halifeliğin ardından ortaya çıkan, İslam dünyasının neredeyse tamamına yayılan ve İslam'ın kamusal alanda bir karşılığı olmaması gerektiğini savunan ”Kemalist” yönetimlere karşı İslamcılık, modernliğin alternatif versiyonları olabileceği iddiasıyla ortaya çıktı.
Sayyid; İslamcılığı, Müslümanların kimliklerini ona referansla oluşturduğu İslam'ın modern dünyada yapıcı bir biçimde var olması gerektiğini iddia eden bir siyasal projeler bütünü olarak tanımlıyor. Bu ise halifeliğin yokluğunda meşru bir İslami otoriteyi aramak anlamına geliyor. Sayyid'in geri çağırmak istediği halife ise aslında bir kişi olmaktan çok uzak. O bundan Müslümanların dünyadaki siyasi duruşunu ve ahlaki pozisyonunu ifade edebilecek bir süper gücü anlatmakta; bu isim aslında Müslümanların tarihsel devamlılıklarını yeniden idrak edebilmelerini ve geleceğe bakabilmelerini sağlamak için bir metafor.
Kitabın İçinden Akılda Kalanlar:
- Hilafeti Hatırlamak'teki en önemli argümanlardan biri, küresel bir müslümanlığın ortaya çıkışının, var olan dünya düzenini sadece güvenlik anlamında ya da kültürel anlamda değil, felsefi olarak da altüst ettiğidir.
- Hilafet, İslam'ın idame edilmesi için siyasalın gerekli olduğunun ve müslümanların korunmasının dindarca bir eylem değil fakat büyük oranda siyasal bir eylem olması gerektiğinin bir kabulüdür.
- İslamcılık Kemalizm'e karşı ortaya çıkmıştır. Kemalizm sadece on yıl süren varoluşsal mücadeleler, istilalar ve işgaller sonucu harap olmuş bir ülkede Mustafa Kemal ve takipçileri tarafından başlatılan bir dönüşüm programı değildi; Kemalizm daha ziyade İslami-cate dünya sisteminin içini oymayı amaçlayan bir söylemdi.
- Tarihsiz halklar ise ya isimsizdirler (ve dolayısıyla gerçekte bir halk değildirler) ya da başkaları tarafından isimlendirilmişlerdir. Büyük mağlubiyetler kaderi reddeder ve mağlubiyet yeterince derin ise bir ismi silebilir. İslam'ın varoluşunun yaklaşık 1400 yıllık tarihi boyunca; ifade, menzil ve mana yoğunluğu sabit olmamıştır. Silinmeye yakın göründüğü zamanlar olmuştur; örneğin belki Moğollar Ayn Calut'ta (658/1260) mağlup edilmemiş olsa ya da İslami-cate kamusal alanın neredeyse yeryüzünden silinmesini amaçlayan Mustafa Kemal örneğinden esinlenen reformların ertesinde.
- İslam, tüm farklı dokunmuş zenginliğiyle ümmeti oluşturan birçok ipliği birbirine bağlayan ilmektir. İslam ismi sadece müslümanları bir araya getirmek ve birbirlerine bağlamakla kalmaz; onun anlamı aynı zamanda, geçmişte ve günümüzde müslümanların kim olduğunu ve müslümanların nasıl olması gerektiğini belirler. İslam olmadan, müslümanlar da olmazdı. Bu, müslüman varlıkların yeryüzünden kaybolacağı değil, sadece müslüman olmanın artık mümkün olamayacağı anlamına gelirdi.
Hilafeti Hatırlamak, İslam'ı mevcut şartlar altında siyasal bir öznellik olarak ifade edebilmenin imkanlarını arayan bir kitap. Halifeliğin ilgasının İslam dünyası için oldukça kritik bir eşik olduğunu söyleyen Sayyid'e göre, bu olayla birlikte İslam dünyasında ideal yönetim biçiminin ne olacağı ve dahası İslam'ın siyaset ile olan ilişkisi yeniden sorgulanmaya başlandı. Bununla birlikte Halifeliğin kaldırılması Müslümanların içerisinde bulunduğumuz dünyada var oluşlarını da oldukça zorlaştırdı çünkü bu, Müslüman kimliğinin kendini ve tarihsel geçmişini ifade ettiği yegane aracın ortadan kalkması anlamına geliyordu. Bunun sonucunda; İslam dünyasındaki tartışmaların temel odağı, Müslümanların toplumsal hayata dair bakışlarının nasıl olup da yeniden kurumsallaştırabilecekleri sorusu haline gelmeye başladı. Salman Sayyid, İslamcılığı da tam da bu bağlamda anlamlandırmakta; ona göre halifeliğin ardından ortaya çıkan, İslam dünyasının neredeyse tamamına yayılan ve İslam'ın kamusal alanda bir karşılığı olmaması gerektiğini savunan ”Kemalist” yönetimlere karşı İslamcılık, modernliğin alternatif versiyonları olabileceği iddiasıyla ortaya çıktı.
Sayyid; İslamcılığı, Müslümanların kimliklerini ona referansla oluşturduğu İslam'ın modern dünyada yapıcı bir biçimde var olması gerektiğini iddia eden bir siyasal projeler bütünü olarak tanımlıyor. Bu ise halifeliğin yokluğunda meşru bir İslami otoriteyi aramak anlamına geliyor. Sayyid'in geri çağırmak istediği halife ise aslında bir kişi olmaktan çok uzak. O bundan Müslümanların dünyadaki siyasi duruşunu ve ahlaki pozisyonunu ifade edebilecek bir süper gücü anlatmakta; bu isim aslında Müslümanların tarihsel devamlılıklarını yeniden idrak edebilmelerini ve geleceğe bakabilmelerini sağlamak için bir metafor.
Kitabın İçinden Akılda Kalanlar:
- Hilafeti Hatırlamak'teki en önemli argümanlardan biri, küresel bir müslümanlığın ortaya çıkışının, var olan dünya düzenini sadece güvenlik anlamında ya da kültürel anlamda değil, felsefi olarak da altüst ettiğidir.
- Hilafet, İslam'ın idame edilmesi için siyasalın gerekli olduğunun ve müslümanların korunmasının dindarca bir eylem değil fakat büyük oranda siyasal bir eylem olması gerektiğinin bir kabulüdür.
- İslamcılık Kemalizm'e karşı ortaya çıkmıştır. Kemalizm sadece on yıl süren varoluşsal mücadeleler, istilalar ve işgaller sonucu harap olmuş bir ülkede Mustafa Kemal ve takipçileri tarafından başlatılan bir dönüşüm programı değildi; Kemalizm daha ziyade İslami-cate dünya sisteminin içini oymayı amaçlayan bir söylemdi.
- Tarihsiz halklar ise ya isimsizdirler (ve dolayısıyla gerçekte bir halk değildirler) ya da başkaları tarafından isimlendirilmişlerdir. Büyük mağlubiyetler kaderi reddeder ve mağlubiyet yeterince derin ise bir ismi silebilir. İslam'ın varoluşunun yaklaşık 1400 yıllık tarihi boyunca; ifade, menzil ve mana yoğunluğu sabit olmamıştır. Silinmeye yakın göründüğü zamanlar olmuştur; örneğin belki Moğollar Ayn Calut'ta (658/1260) mağlup edilmemiş olsa ya da İslami-cate kamusal alanın neredeyse yeryüzünden silinmesini amaçlayan Mustafa Kemal örneğinden esinlenen reformların ertesinde.
- İslam, tüm farklı dokunmuş zenginliğiyle ümmeti oluşturan birçok ipliği birbirine bağlayan ilmektir. İslam ismi sadece müslümanları bir araya getirmek ve birbirlerine bağlamakla kalmaz; onun anlamı aynı zamanda, geçmişte ve günümüzde müslümanların kim olduğunu ve müslümanların nasıl olması gerektiğini belirler. İslam olmadan, müslümanlar da olmazdı. Bu, müslüman varlıkların yeryüzünden kaybolacağı değil, sadece müslüman olmanın artık mümkün olamayacağı anlamına gelirdi.