Huzur Bozan Nasreddin 1943, 1946 ve 1959 yıllarında sinemaya uyarlandı; Rus-Sovyet klasikleri arasındadır ve yıllardır Rusya'da ortaokul ve liselerde Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Turgenyev, Çehov, Gorki gibi isimlerin klasikleriyle bir arada okunması tavsiye edilmektedir. Daha çok fıkralarıyla günümüze gelmiş Nasreddin Hoca'nın bir solukta ve keyifle okunacak bu romanı sizi kâh güldürecek, kâh heyecanlandıracak, kâh da düşündürecek...
Kimdir Nasreddin Hoca? Gerçekten ülkenin ve insanlarının huzurunu mu bozar yoksa hükümdarların ve hükümdar takımlarının korkulu rüyası mı olur? Onun en büyük düşü, diyordu Solovyov, tüm insanların açgözlülük, kıskançlık, düzenbazlık ve kötülük nedir bilmeden kardeş gibi yaşayabilecekleri, kötü günlerinde birbirlerine yardım edecekleri bir dünya... Fakat o, insanların yanlış yaşadıklarını, birbirlerine baskı yaptıklarını, birbirlerini köleleştirdiklerini ve ruhlarını türlü türlü iğrençliklerle lekelediklerini üzülerek görüyordu. Dünyanın dört bir köşesinde ölüm fermanı çoktan yazılmıştı Nasreddin Hoca'nın. Her yere ajanlar salınmış, cellat takımı bıçaklarını bilemiş, bekler durumdaydı. Ölmeye niyeti yoktu Hoca'nın. Yaşamak ölümden daha değerliydi. Korkmuyordu çünkü biliyordu Nasreddin Hoca:
“Hakikat karşısında galip gelmek, asla yalana has değildir.”
Huzur Bozan Nasreddin 1943, 1946 ve 1959 yıllarında sinemaya uyarlandı; Rus-Sovyet klasikleri arasındadır ve yıllardır Rusya'da ortaokul ve liselerde Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Turgenyev, Çehov, Gorki gibi isimlerin klasikleriyle bir arada okunması tavsiye edilmektedir. Daha çok fıkralarıyla günümüze gelmiş Nasreddin Hoca'nın bir solukta ve keyifle okunacak bu romanı sizi kâh güldürecek, kâh heyecanlandıracak, kâh da düşündürecek...
Kimdir Nasreddin Hoca? Gerçekten ülkenin ve insanlarının huzurunu mu bozar yoksa hükümdarların ve hükümdar takımlarının korkulu rüyası mı olur? Onun en büyük düşü, diyordu Solovyov, tüm insanların açgözlülük, kıskançlık, düzenbazlık ve kötülük nedir bilmeden kardeş gibi yaşayabilecekleri, kötü günlerinde birbirlerine yardım edecekleri bir dünya... Fakat o, insanların yanlış yaşadıklarını, birbirlerine baskı yaptıklarını, birbirlerini köleleştirdiklerini ve ruhlarını türlü türlü iğrençliklerle lekelediklerini üzülerek görüyordu. Dünyanın dört bir köşesinde ölüm fermanı çoktan yazılmıştı Nasreddin Hoca'nın. Her yere ajanlar salınmış, cellat takımı bıçaklarını bilemiş, bekler durumdaydı. Ölmeye niyeti yoktu Hoca'nın. Yaşamak ölümden daha değerliydi. Korkmuyordu çünkü biliyordu Nasreddin Hoca:
“Hakikat karşısında galip gelmek, asla yalana has değildir.”