Peygamberlik emanetini yüklenecek olan kimsenin, ilahi emaneti tamamen edaedebilecek bir ehliyete sahip olması gerekirdi. Hiç şüphe yok ki, bu görev için birini seçmek ancak Allah tarafından olacaktı. Peygamberlikte kesbi bir durum yoktur. "Allah Peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir"" Muhammed (as) son Peygamber olması hasebiyle. Allah'ın onun şahsiyetinde somutlaştırdığı semavi kaynaklar Özellikle "Nebi" olması nedeniyle başkalarından ayrıldığı nitelikler ve belirgin özelliklerdir. "Elçi/Rasul olması sıfatıyla, elçiliğini bütün dünyaya taşıması için Allah onu seçmiştir. Bu elçilik görevini taşıyanın, dini Allah'ın indirdiği şekliyle, bütün insanlığa ulaştırma gücünü sağlayacak olan belirli sıfatlarla nitelenmesini gerektiren bir iştir. Bundan dolayı Muhammed (as)'i daha küçük yaşta iken yarına hazırlamak için kendi korumasına alır.
Doğup yetişip Peygamber oluncaya kadar, mücadelesini verip devletini kuruncaya kadar, hatta Rabbi'ne kavuşuncaya kadar Allah onu koruması altına aldı. İlahi koruma onu her an çepeçevre sarmış bulunuyordu. Muhammed (as)'in hayatı tarihi bir hayattır. Gerçek surette cereyan etmiştir ve tarih bu hayatı baştan sona kadar kaydetmiştir. O ne bir hayal ürünü ne de yazarların bir temsili canlandırmasıdır, ne hurafeler üzerinde temellendirilmiş ne de varsayım üzerinde bina edilmiş bir şeydir. Bu bakımdan insanın hayata uygulayabileceği gerçekçi bir yaşam tarzıdır. Çünkü insan fıtratıyla uyum halindedir. Muhammed (as)'inhayat gerçeği, taraftarlarından çok düşmanlarca ve bizzat onunla birlikte yaşayanashabından önce çağdaşları olan muhaliflerce de çok açık bir şekilde bilinmekte idi. Okuyucuya sunmak için ele aldığımız Peygamberdin sireti; son dinin insanlıktarihini bir sinama şeridi gibi seyircilerine sunmak suretiyle ibret alınacak ince noktaları dikkatlere arzetme ve böylece hayatımızı tanzim etme yollarını aralamayı arzuladık. Tarihçiler ve siret yazarlarının bizim görüşümüze uymayan mütalalar ileri sürmeleri bizi bu vazifeyi ifadan menetmeyecektir. Hakikat yalnız başına kalsa da, hakikattir. Bundan dolayı biz tahkikat ve tedkikatımızı arzedeceğiz. Çünkü siret diliyle fikirler adeta muşahhasl aştın lir. Okuyanların kolay anlaması sağlanır. Zihinde daha iyi yerleşir ve unutulması da zor olur.
Peygamberlik emanetini yüklenecek olan kimsenin, ilahi emaneti tamamen edaedebilecek bir ehliyete sahip olması gerekirdi. Hiç şüphe yok ki, bu görev için birini seçmek ancak Allah tarafından olacaktı. Peygamberlikte kesbi bir durum yoktur. "Allah Peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir"" Muhammed (as) son Peygamber olması hasebiyle. Allah'ın onun şahsiyetinde somutlaştırdığı semavi kaynaklar Özellikle "Nebi" olması nedeniyle başkalarından ayrıldığı nitelikler ve belirgin özelliklerdir. "Elçi/Rasul olması sıfatıyla, elçiliğini bütün dünyaya taşıması için Allah onu seçmiştir. Bu elçilik görevini taşıyanın, dini Allah'ın indirdiği şekliyle, bütün insanlığa ulaştırma gücünü sağlayacak olan belirli sıfatlarla nitelenmesini gerektiren bir iştir. Bundan dolayı Muhammed (as)'i daha küçük yaşta iken yarına hazırlamak için kendi korumasına alır.
Doğup yetişip Peygamber oluncaya kadar, mücadelesini verip devletini kuruncaya kadar, hatta Rabbi'ne kavuşuncaya kadar Allah onu koruması altına aldı. İlahi koruma onu her an çepeçevre sarmış bulunuyordu. Muhammed (as)'in hayatı tarihi bir hayattır. Gerçek surette cereyan etmiştir ve tarih bu hayatı baştan sona kadar kaydetmiştir. O ne bir hayal ürünü ne de yazarların bir temsili canlandırmasıdır, ne hurafeler üzerinde temellendirilmiş ne de varsayım üzerinde bina edilmiş bir şeydir. Bu bakımdan insanın hayata uygulayabileceği gerçekçi bir yaşam tarzıdır. Çünkü insan fıtratıyla uyum halindedir. Muhammed (as)'inhayat gerçeği, taraftarlarından çok düşmanlarca ve bizzat onunla birlikte yaşayanashabından önce çağdaşları olan muhaliflerce de çok açık bir şekilde bilinmekte idi. Okuyucuya sunmak için ele aldığımız Peygamberdin sireti; son dinin insanlıktarihini bir sinama şeridi gibi seyircilerine sunmak suretiyle ibret alınacak ince noktaları dikkatlere arzetme ve böylece hayatımızı tanzim etme yollarını aralamayı arzuladık. Tarihçiler ve siret yazarlarının bizim görüşümüze uymayan mütalalar ileri sürmeleri bizi bu vazifeyi ifadan menetmeyecektir. Hakikat yalnız başına kalsa da, hakikattir. Bundan dolayı biz tahkikat ve tedkikatımızı arzedeceğiz. Çünkü siret diliyle fikirler adeta muşahhasl aştın lir. Okuyanların kolay anlaması sağlanır. Zihinde daha iyi yerleşir ve unutulması da zor olur.