Bir devletin dış politikası geniş anlamda o ülkenin çıkarlarının korunmasi ve gözetilmesi anlamına gelir. Bu bağlamda her devlet başkanı sorumlu olduğu siyasal düzenin çıkarlarını korumayı hedefler veya bununla yükümlüdür. Hz. Ömer hilafete geldiği zaman komşu iki imparatorluk olan Bizans ve Sasaniler'le fiili savaş durumu devam ediyordu. Halife, öncelikle sorumlu olduğu siyasal düzenin geleceğine yönelik tehdit ya da tehlikeye karşı önlem almaya odaklanmış ve bu nedenle mevcut mücadeleden başarıyla çıkmayı hedeflemişti. Bu itibarla söz konusu imparatorluklarla hem diplomatik hem de askeri alanda yoğun ilişkiler yaşanmıştır. Hz. Ömer'in dış politika anlayışında ülkeler istila etme, ganimet avcılıği yapma ve onların zenginliklerini ele geçirme gibi bir hedefe sabitlenilmediği gibi, diplomasi de bir çıkar aracı olarak kullanılmamıştır. Bununla birlikte diplomasi, savaş oncesi veya savaş sonrasi bans gorüşmelerini başlatmada önemli bir işlevsellik kazanmıştır. Sürdürülen diplomasinin hareket noktası daha çok ‘oldugu gibi görünme' politikasına dayalıdır. Bu itibarla dönemin diplomasi anlayışının hile ve entrikadan uzak, ahlakilik, hukukilik, ahde vefa, adalet, eşitlik gibi evrensel prensipleri bünyesinde barındırdığı söylenebilir. Aldatmayan, dürüst, maksadı gizlemeyen, barışa yönelik hedefleri ön planda tutan, açık ve sade bir diş politika anlayışı dönemin diplomatik ilişkilerinin genel karakteristiği olarak nitelenebilir.
Bir devletin dış politikası geniş anlamda o ülkenin çıkarlarının korunmasi ve gözetilmesi anlamına gelir. Bu bağlamda her devlet başkanı sorumlu olduğu siyasal düzenin çıkarlarını korumayı hedefler veya bununla yükümlüdür. Hz. Ömer hilafete geldiği zaman komşu iki imparatorluk olan Bizans ve Sasaniler'le fiili savaş durumu devam ediyordu. Halife, öncelikle sorumlu olduğu siyasal düzenin geleceğine yönelik tehdit ya da tehlikeye karşı önlem almaya odaklanmış ve bu nedenle mevcut mücadeleden başarıyla çıkmayı hedeflemişti. Bu itibarla söz konusu imparatorluklarla hem diplomatik hem de askeri alanda yoğun ilişkiler yaşanmıştır. Hz. Ömer'in dış politika anlayışında ülkeler istila etme, ganimet avcılıği yapma ve onların zenginliklerini ele geçirme gibi bir hedefe sabitlenilmediği gibi, diplomasi de bir çıkar aracı olarak kullanılmamıştır. Bununla birlikte diplomasi, savaş oncesi veya savaş sonrasi bans gorüşmelerini başlatmada önemli bir işlevsellik kazanmıştır. Sürdürülen diplomasinin hareket noktası daha çok ‘oldugu gibi görünme' politikasına dayalıdır. Bu itibarla dönemin diplomasi anlayışının hile ve entrikadan uzak, ahlakilik, hukukilik, ahde vefa, adalet, eşitlik gibi evrensel prensipleri bünyesinde barındırdığı söylenebilir. Aldatmayan, dürüst, maksadı gizlemeyen, barışa yönelik hedefleri ön planda tutan, açık ve sade bir diş politika anlayışı dönemin diplomatik ilişkilerinin genel karakteristiği olarak nitelenebilir.