Allah Teala'nın, insan doğasına yerleştirmiş olduğu öfke duygusu, övülen ve yerilen olmak üzere iki kısma ayrılır. Övülen öfke, din ve hak uğruna açığa çıkan ahlakî faziletlerden sayılmaktadır. Yerilen öfke ise dünyevî menfaatlere dayalı, şeytanın tahriklerine açık ve ölçüsüz bir biçimde ortaya konan bir duyguyu ifade eder ve her zaman kınanmıştır.
Bu noktada Hz. Peygamber'in de her şeyden önce bir beşer olup diğer insanlar gibi kızabileceği gerçeğini göz ardı etmemekle birlikte, onun kızgınlığının, sebep ve sonuçları bakımından tamamen farklı bir anlam taşıdığını unutmamak gerekir. Zira Hz. Peygamber, Allah'ın haklarından birinin veya buna bağlı olarak bir kul hakkının ihlâl edilmesi durumunda kızmış ve övülen öfke duygusunun örneklerini sergilemiştir. Bu bakımdan bize “en güzel örnek” olarak sunulan Hz. Peygamber'in bu yöndeki tutum ve davranışları da uyulması gereken bir “sünnet” sayılır.
Allah Teala'nın, insan doğasına yerleştirmiş olduğu öfke duygusu, övülen ve yerilen olmak üzere iki kısma ayrılır. Övülen öfke, din ve hak uğruna açığa çıkan ahlakî faziletlerden sayılmaktadır. Yerilen öfke ise dünyevî menfaatlere dayalı, şeytanın tahriklerine açık ve ölçüsüz bir biçimde ortaya konan bir duyguyu ifade eder ve her zaman kınanmıştır.
Bu noktada Hz. Peygamber'in de her şeyden önce bir beşer olup diğer insanlar gibi kızabileceği gerçeğini göz ardı etmemekle birlikte, onun kızgınlığının, sebep ve sonuçları bakımından tamamen farklı bir anlam taşıdığını unutmamak gerekir. Zira Hz. Peygamber, Allah'ın haklarından birinin veya buna bağlı olarak bir kul hakkının ihlâl edilmesi durumunda kızmış ve övülen öfke duygusunun örneklerini sergilemiştir. Bu bakımdan bize “en güzel örnek” olarak sunulan Hz. Peygamber'in bu yöndeki tutum ve davranışları da uyulması gereken bir “sünnet” sayılır.