Şirk, temelde bir “çok kıblelilik” sorunudur. Mescidde yönelinen kıble ile çarşı-pazarda, meydanda, parlamentoda yönelinen kıblenin farklı olması durumudur. Oysa Rabbimizin biz insanlardan istediği, bütünüyle hayatı O'nun yoluna has kılmamızdır. İslami hayat, tek kıbleli hayattır. Namazda olduğu gibi, ticarette, siyasette, velayette de aynı kıbleye yönelmektir.
Çok kıblelilik sorununun temelinde, bilgisizlik ve bilinçsizlik yatmaktadır. İslam, daha ziyade bir anne-baba mirası olarak devralınıp, nesilden nesile aktarılan rivayet ve menkıbe kültürü çerçevesinde algılanıp yaşanmaya çalışıldığı için, inanıştan imana, âdetten ibadete geçiş yapılamıyor.
Ümmet olarak, çoğunlukla birer âdete dönüşmüş, anlamı yitirilmiş, kuru kemiklerden müteşekkil bir cesede dönüştürülmüş ibadetlerimizin yeniden anlamlarına kavuşturulması, yeniden tevhidi içerik ve işlevleriyle buluşturulması için öncelikle tarihsel süreçte içerisine düştüğümüz ümmîlikten, yeniden Kitabîliğe yönelme seferberliği başlatmamız icap etmektedir.
İbadetlerimizi âdet olmaktan kurtarıp bilinç katına yükseltmek ve namazımızı, orucumuzu, zekatımızı, kurbanımızı, haccımızı, hayatımızı kuşatan ve inşaa eden birer bilinç meşaleleri kılmak, öncelikle Kitabîliğe yönelerek ümmîliğin bilgisizlik ve bilinçsizlik girdabını kırmaktan geçmektedir.
Şirk, temelde bir “çok kıblelilik” sorunudur. Mescidde yönelinen kıble ile çarşı-pazarda, meydanda, parlamentoda yönelinen kıblenin farklı olması durumudur. Oysa Rabbimizin biz insanlardan istediği, bütünüyle hayatı O'nun yoluna has kılmamızdır. İslami hayat, tek kıbleli hayattır. Namazda olduğu gibi, ticarette, siyasette, velayette de aynı kıbleye yönelmektir.
Çok kıblelilik sorununun temelinde, bilgisizlik ve bilinçsizlik yatmaktadır. İslam, daha ziyade bir anne-baba mirası olarak devralınıp, nesilden nesile aktarılan rivayet ve menkıbe kültürü çerçevesinde algılanıp yaşanmaya çalışıldığı için, inanıştan imana, âdetten ibadete geçiş yapılamıyor.
Ümmet olarak, çoğunlukla birer âdete dönüşmüş, anlamı yitirilmiş, kuru kemiklerden müteşekkil bir cesede dönüştürülmüş ibadetlerimizin yeniden anlamlarına kavuşturulması, yeniden tevhidi içerik ve işlevleriyle buluşturulması için öncelikle tarihsel süreçte içerisine düştüğümüz ümmîlikten, yeniden Kitabîliğe yönelme seferberliği başlatmamız icap etmektedir.
İbadetlerimizi âdet olmaktan kurtarıp bilinç katına yükseltmek ve namazımızı, orucumuzu, zekatımızı, kurbanımızı, haccımızı, hayatımızı kuşatan ve inşaa eden birer bilinç meşaleleri kılmak, öncelikle Kitabîliğe yönelerek ümmîliğin bilgisizlik ve bilinçsizlik girdabını kırmaktan geçmektedir.