İslam medeniyetine önemli katkılar sağlayan âlimlerden biri de İbn Kayyim el-Cevziyye dir (ö. 750/1351). Fıkıh başta olmak üzere tefsir, tasavvuf, kelâm, siyer ve hadîs gibi temel dinî ilimler yanında sağlık, sanat ve eğlenceye dâir yazdığı kitaplar ile İbn Kayyim hala ilim ve irfan dünyamızı aydınlatmaya devam etmektedir.
Eserlerinde hadîs ve sünnete sıkça müracaat eden İbn Kayyim, usûl bilgileri yanında, bazı rivayetlerin sıhhati konusuna da değinmiştir. Ricâl, tabakât ve tarih kitaplarına müracaat ederek isnad değerlendirmeleri yapan müellif aynı zamanda metin ve mana üzerinde de durmuştur. Özellikle bir sözün Hz. Peygamber (sav)'e aidiyeti konusunda belirlediği prensipler dikkatlerin üzerine çekilmesini sağlamıştır. Ona göre senedine bakmaksızın bir sözün hadîs olup olmadığını anlamak mümkündür. Örneğin eğer metin ve mâna Hz. Peygamber'e isnâd edilmeyecek derecede bozuk ve argo ifadelerden oluşuyorsa senedin incelenmesine gerek duyulmadan o sözün mevzû olduğuna hükmedilebilir. Hadisin sıhhati konusunda kaynak ve isnadın önemli görüldüğü bir dönemde metni ve manayı önceleyen bu yaklaşım sahih hadislerin tespiti konusunda önemli bir açılım sağlamıştır. Ancak onun temel hedefi sahih ve sâbit hadisleri tespit etmekten ziyade, Kur'an ve sünnet ışığında dönemin sorunlarına çözümler üretmek ve İslâm'ın öngördüğü hayat nizamını kurmak olmuştur.
İslam medeniyetine önemli katkılar sağlayan âlimlerden biri de İbn Kayyim el-Cevziyye dir (ö. 750/1351). Fıkıh başta olmak üzere tefsir, tasavvuf, kelâm, siyer ve hadîs gibi temel dinî ilimler yanında sağlık, sanat ve eğlenceye dâir yazdığı kitaplar ile İbn Kayyim hala ilim ve irfan dünyamızı aydınlatmaya devam etmektedir.
Eserlerinde hadîs ve sünnete sıkça müracaat eden İbn Kayyim, usûl bilgileri yanında, bazı rivayetlerin sıhhati konusuna da değinmiştir. Ricâl, tabakât ve tarih kitaplarına müracaat ederek isnad değerlendirmeleri yapan müellif aynı zamanda metin ve mana üzerinde de durmuştur. Özellikle bir sözün Hz. Peygamber (sav)'e aidiyeti konusunda belirlediği prensipler dikkatlerin üzerine çekilmesini sağlamıştır. Ona göre senedine bakmaksızın bir sözün hadîs olup olmadığını anlamak mümkündür. Örneğin eğer metin ve mâna Hz. Peygamber'e isnâd edilmeyecek derecede bozuk ve argo ifadelerden oluşuyorsa senedin incelenmesine gerek duyulmadan o sözün mevzû olduğuna hükmedilebilir. Hadisin sıhhati konusunda kaynak ve isnadın önemli görüldüğü bir dönemde metni ve manayı önceleyen bu yaklaşım sahih hadislerin tespiti konusunda önemli bir açılım sağlamıştır. Ancak onun temel hedefi sahih ve sâbit hadisleri tespit etmekten ziyade, Kur'an ve sünnet ışığında dönemin sorunlarına çözümler üretmek ve İslâm'ın öngördüğü hayat nizamını kurmak olmuştur.