Her şey yıllar önce yazdığım şu şiirle başladı. Ve beni başka boyutlara alarak bu kitaba taşıdı.
İşte bak...!
Görüyormusun...
Parmağımın hemen ucunda..
Ay ile yıldızın
Arasına oturmuş,
Işık çiziyor.
Bu kitabın sayfalarında felsefenin çocuk diliyle konuşacak, felsefenin çocuk kulağı ile duyacak, felsefenin çocuk gözüyle görecek ve felsefenin çocuk tebessümüyle düşüneceksiniz.
Kendimi; kendimden kendime doğru kendimlemiş bir şekilde düşüncenin akışına bırakarak hayal ile gerçeği birbirleriyle kesiştirmeden daima dengeli ve paralel olarak güncelleyip ilerleyerek ve düşüncemden pislik, kalemimden kirlilik damlatmamaya özen göstererek sade, içten ve samimi olarak Felsefenin çocuk dilinde bir tarzla sevgiye, aşka, dostluğa ve Tanrıya bıraktım. Bu bırakışla, hayallerime hayaller, gerçeklerime gerçekler ekleyerek...
"Geceye bir kaşık gündüz katıp
Düşüncenle karıştırıp
Şerefe deyip karanlığa
İçebiliyorsan kana kana
Yıldızlar takılmadan boğazına
Herşey senindir
Hüzüne bir kaşık
Umut katıp
Fikrinle karıştırıp
Şerefine deyip tanrıya
İçebiliyorsan kana kana
Acılar takılmadan boğazına
Her şey seninledir."
diyebilmesini öğrendim.
Bu öğrenişle; düşünceleşmenin ve fikirleşmenin özgünlüğünü mantığımla yontup işleyerek kendi gerçeğimin heykelini diktim. Ben bu heykele ''Keman çalan bir Orangutan'' heykeli diyorum. Daha doğrusu içimdeki çocuk böyle diyor.
Bu kitabı okurken değişik notaların ses perdelerinde ilahi doruklarda yankılanan Tanrısal coşkunluğun sedasına erecek ve kendinizi Tanrısal bütünselliğin güncelliğinde, evrensel şiirselliğin özgürlüğünde bulacaksınız.
-Abdullah Özdamar
Her şey yıllar önce yazdığım şu şiirle başladı. Ve beni başka boyutlara alarak bu kitaba taşıdı.
İşte bak...!
Görüyormusun...
Parmağımın hemen ucunda..
Ay ile yıldızın
Arasına oturmuş,
Işık çiziyor.
Bu kitabın sayfalarında felsefenin çocuk diliyle konuşacak, felsefenin çocuk kulağı ile duyacak, felsefenin çocuk gözüyle görecek ve felsefenin çocuk tebessümüyle düşüneceksiniz.
Kendimi; kendimden kendime doğru kendimlemiş bir şekilde düşüncenin akışına bırakarak hayal ile gerçeği birbirleriyle kesiştirmeden daima dengeli ve paralel olarak güncelleyip ilerleyerek ve düşüncemden pislik, kalemimden kirlilik damlatmamaya özen göstererek sade, içten ve samimi olarak Felsefenin çocuk dilinde bir tarzla sevgiye, aşka, dostluğa ve Tanrıya bıraktım. Bu bırakışla, hayallerime hayaller, gerçeklerime gerçekler ekleyerek...
"Geceye bir kaşık gündüz katıp
Düşüncenle karıştırıp
Şerefe deyip karanlığa
İçebiliyorsan kana kana
Yıldızlar takılmadan boğazına
Herşey senindir
Hüzüne bir kaşık
Umut katıp
Fikrinle karıştırıp
Şerefine deyip tanrıya
İçebiliyorsan kana kana
Acılar takılmadan boğazına
Her şey seninledir."
diyebilmesini öğrendim.
Bu öğrenişle; düşünceleşmenin ve fikirleşmenin özgünlüğünü mantığımla yontup işleyerek kendi gerçeğimin heykelini diktim. Ben bu heykele ''Keman çalan bir Orangutan'' heykeli diyorum. Daha doğrusu içimdeki çocuk böyle diyor.
Bu kitabı okurken değişik notaların ses perdelerinde ilahi doruklarda yankılanan Tanrısal coşkunluğun sedasına erecek ve kendinizi Tanrısal bütünselliğin güncelliğinde, evrensel şiirselliğin özgürlüğünde bulacaksınız.
-Abdullah Özdamar