“Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum.
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı?
Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması...
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu...
İçimizde şeytan yok...
İçimizde aciz var...
Tembellik var...
İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”
“Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum.
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı?
Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması...
İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu...
İçimizde şeytan yok...
İçimizde aciz var...
Tembellik var...
İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”