Deleuze'e başvurmadan politik felsefe mümkün müdür? Efe Baştürk'ün "İçkinlik Demokrasisi" üst başlığını verdiği çalışması bu kaçınılmaz soruyu gündeme getirerek tartışmaya açıyor. Deleuze'ün Platon ve Hegel'e karşı duruşunun işlendiği ilk bölümde, "molar-felsefe" ve "diyalektik aklın olumsuzlayıcı işlevi”nin karşısına iki farklı göçebe çizgi çıkarılıyor. İkinci bölümde ise; Althusser, Rancière ve Nancy gibi Deleuze'ün çağdaşı filozoflar üzerinden Deleuze'ün politik felsefesinin etkileşim alanları gözler önüne seriliyor.
"Egemenlik, der Deleuze, bir kuvvet ilişkisinin tekrar edilmesinden devşirilir. Fakat burada görmemiz gereken ayrıntı şudur: her egemenlik ilişkisi bir taklide dayanır, çünkü onun kendi bedeni yoktur. Bizim bedenlerimizde, bedenlerimizle ve tüm bedenleri katetmek suretiyle işler. Deleuze'ün tüm dikkati buraya yönelmiştir aslında: dikey düşüncenin yataylıktaki dinamik hareketi."
Dünyaya inanmak, asıl mesele bu.
Deleuze'e başvurmadan politik felsefe mümkün müdür? Efe Baştürk'ün "İçkinlik Demokrasisi" üst başlığını verdiği çalışması bu kaçınılmaz soruyu gündeme getirerek tartışmaya açıyor. Deleuze'ün Platon ve Hegel'e karşı duruşunun işlendiği ilk bölümde, "molar-felsefe" ve "diyalektik aklın olumsuzlayıcı işlevi”nin karşısına iki farklı göçebe çizgi çıkarılıyor. İkinci bölümde ise; Althusser, Rancière ve Nancy gibi Deleuze'ün çağdaşı filozoflar üzerinden Deleuze'ün politik felsefesinin etkileşim alanları gözler önüne seriliyor.
"Egemenlik, der Deleuze, bir kuvvet ilişkisinin tekrar edilmesinden devşirilir. Fakat burada görmemiz gereken ayrıntı şudur: her egemenlik ilişkisi bir taklide dayanır, çünkü onun kendi bedeni yoktur. Bizim bedenlerimizde, bedenlerimizle ve tüm bedenleri katetmek suretiyle işler. Deleuze'ün tüm dikkati buraya yönelmiştir aslında: dikey düşüncenin yataylıktaki dinamik hareketi."
Dünyaya inanmak, asıl mesele bu.