İdare hukukunda mali sorumluluk konusu, hizmet kusuru ve kamu görevlisinin salt kişisel kusuru arasında gri bir alanı teşkil eden kişisel kusur kavramı bakımından önem taşımaktadır. Zira kusurun aslen kime ait olduğu ve bu konuda Anayasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun yer verdiği hükümler, rücuya ilişkin birtakım tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu tartışmalara, idarenin mali sorumluluğu gereği zarara uğrayan kişilerin tazmin haklarının pratik bir şekilde tesis edilmesi amacıyla bakıldığında; farklı çözüm yollarının pozitif düzenlemeler kapsamında mümkün olduğu ve doktrinde de buna ilişkin görüşlerin mevcut olduğu görülmektedir. Çalışmada; öne sürülen bu görüşler ve rücuya ilişkin pozitif düzenlemeler ışığında, kamu görevlilerinin ve zarar gören vatandaşların menfaati ile usul ekonomisi ilkesine uygun çözüm yolları incelemeye değer görülmüştür.
İdare hukukunda mali sorumluluk konusu, hizmet kusuru ve kamu görevlisinin salt kişisel kusuru arasında gri bir alanı teşkil eden kişisel kusur kavramı bakımından önem taşımaktadır. Zira kusurun aslen kime ait olduğu ve bu konuda Anayasa ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun yer verdiği hükümler, rücuya ilişkin birtakım tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu tartışmalara, idarenin mali sorumluluğu gereği zarara uğrayan kişilerin tazmin haklarının pratik bir şekilde tesis edilmesi amacıyla bakıldığında; farklı çözüm yollarının pozitif düzenlemeler kapsamında mümkün olduğu ve doktrinde de buna ilişkin görüşlerin mevcut olduğu görülmektedir. Çalışmada; öne sürülen bu görüşler ve rücuya ilişkin pozitif düzenlemeler ışığında, kamu görevlilerinin ve zarar gören vatandaşların menfaati ile usul ekonomisi ilkesine uygun çözüm yolları incelemeye değer görülmüştür.