İddianame ve İddianamenin İadesi Açıklamalı İçtihatlı

Stok Kodu:
9786053004226
Boyut:
16.00x23.50
Sayfa Sayısı:
291
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-03
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
%5 indirimli
70,00
66,50
9786053004226
533568
İddianame ve İddianamenin İadesi
İddianame ve İddianamenin İadesi Açıklamalı İçtihatlı
66.50

Son yıllarda ülkemizde birçok kanun değiştirilmiş, değiştirilen kanunların yerine yeni kanunlar yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun yerine 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

CMK'nın yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar geçen süre içerisinde yeni kurumların uygulanmasında birtakım sıkıntıların ve tereddütlerin olduğu, uygulama birliğinin sağlanamadığı bilinmektedir. İddianame ve iddianamenin iadesi konularında sıkıntı ve tereddüt doğuran hususları tespit etmek ve bu hususlara çözüm bulmak amacıyla bu çalışmayı yapmaya ihtiyaç duyulmuştur.

Çalışmamızın konusunu kamu davasını açan belge olan iddianame ve iddianamenin iadesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Ceza Muhakemesi Kanununun iddianame ve iddianamenin iadesine ilişkin hükümlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. İddianamede yer alması ve yer almaması gereken hususların neler olması gerektiği Yargıtay kararları ve kanun hükümleri gereğince ortaya konulmuştur. Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianamenin mahkeme tarafından kabul veya iadesi incelenmiştir. İddianamenin iadesinin hangi hallerde mümkün olduğu, iade üzerine Cumhuriyet savcısının nasıl hareket etmesi gerektiği, iade kararına karşı başvurulacak kanun yolunun ne olduğu açıklanmaya çalışılmıştır.

İddianamenin iadesi kurumu CMUK döneminde bulunmayan CMK ile birlikte ceza muhakemesi hukukumuza girmiş yeni bir kurum niteliğindedir. Bu kurumun hukukumuza girmesiyle birlikte yeterli araştırma yapılmadan ve belirli şekli şartlar taşımadan iddianame düzenlenmesinin önüne geçilerek kovuşturma aşamasında sadece karar verilerek davanın sonuçlandırılması amaçlanmıştır. CMUK döneminde iddianamenin düzenlenmesiyle kamu davasının açıldığı kabul ediliyordu. Bu nedenle Cumhuriyet savcıları dosyayı elden çıkarma kaygısıyla hareket ederek delilleri toplamadan iddianame düzenlemekte, soruşturma evresinde toplanmayan deliller zorunlu olarak mahkeme tarafından toplanmakta, mahkemeler delil toplamaktan karar vermeye imkan bulamamaktaydı. Oysa olmasa gereken soruşturma aşamasında tüm delillerin toplanması, kovuşturma aşamasında ise sadece toplanan delillerin tartışılarak karar verilmesi olmalıdır. İddianamenin iadesi kurumu işte bu amaca hizmet etmektedir.

Çalışmamızda CMK'nın ilgili maddeleri çerçevesinde iddianame ve iddianamenin iadesi ile ilgili kavram ve kurumlar incelenerek, uygulamada bu kavram ve kurumların nasıl uygulandığı hususu üzerinde de durulacaktır. Yeri geldiği zaman Yargıtay'ın konuya ilişkin kararlarına yer verilecektir. Böylelikle yüksek yargının konuya bakış açısı bu suretle ortaya konulmuş olacaktır.

Kamu davasının hazırlanması a şamasında toplanan delillerin ne kadarının iddianameye yansıtılması gerektiği, özellikle özel hayata ilişkin bilgilerin ne kadarına iddianamede yer verilmesi gerektiği, toplanan deliller üzerine olayda hukuka uygunluk nedeni olduğunu düşünen savcının iddianame düzenlemesi gerekip gerekmediği, ek iddianame düzenlenmesi ve ek savunma arasındaki farklar gibi uygulamada da tereddüt yaratan konulara da çözüm bulunmaya çalışılacaktır. Belirttiğimiz bu hususların açıklamaları, karar örnekleri ve Yargıtay kararları ümit ederim uygulamacılara faydalı olur.

Son yıllarda ülkemizde birçok kanun değiştirilmiş, değiştirilen kanunların yerine yeni kanunlar yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun yerine 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

CMK'nın yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar geçen süre içerisinde yeni kurumların uygulanmasında birtakım sıkıntıların ve tereddütlerin olduğu, uygulama birliğinin sağlanamadığı bilinmektedir. İddianame ve iddianamenin iadesi konularında sıkıntı ve tereddüt doğuran hususları tespit etmek ve bu hususlara çözüm bulmak amacıyla bu çalışmayı yapmaya ihtiyaç duyulmuştur.

Çalışmamızın konusunu kamu davasını açan belge olan iddianame ve iddianamenin iadesi oluşturmaktadır. Bu kapsamda Ceza Muhakemesi Kanununun iddianame ve iddianamenin iadesine ilişkin hükümlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. İddianamede yer alması ve yer almaması gereken hususların neler olması gerektiği Yargıtay kararları ve kanun hükümleri gereğince ortaya konulmuştur. Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianamenin mahkeme tarafından kabul veya iadesi incelenmiştir. İddianamenin iadesinin hangi hallerde mümkün olduğu, iade üzerine Cumhuriyet savcısının nasıl hareket etmesi gerektiği, iade kararına karşı başvurulacak kanun yolunun ne olduğu açıklanmaya çalışılmıştır.

İddianamenin iadesi kurumu CMUK döneminde bulunmayan CMK ile birlikte ceza muhakemesi hukukumuza girmiş yeni bir kurum niteliğindedir. Bu kurumun hukukumuza girmesiyle birlikte yeterli araştırma yapılmadan ve belirli şekli şartlar taşımadan iddianame düzenlenmesinin önüne geçilerek kovuşturma aşamasında sadece karar verilerek davanın sonuçlandırılması amaçlanmıştır. CMUK döneminde iddianamenin düzenlenmesiyle kamu davasının açıldığı kabul ediliyordu. Bu nedenle Cumhuriyet savcıları dosyayı elden çıkarma kaygısıyla hareket ederek delilleri toplamadan iddianame düzenlemekte, soruşturma evresinde toplanmayan deliller zorunlu olarak mahkeme tarafından toplanmakta, mahkemeler delil toplamaktan karar vermeye imkan bulamamaktaydı. Oysa olmasa gereken soruşturma aşamasında tüm delillerin toplanması, kovuşturma aşamasında ise sadece toplanan delillerin tartışılarak karar verilmesi olmalıdır. İddianamenin iadesi kurumu işte bu amaca hizmet etmektedir.

Çalışmamızda CMK'nın ilgili maddeleri çerçevesinde iddianame ve iddianamenin iadesi ile ilgili kavram ve kurumlar incelenerek, uygulamada bu kavram ve kurumların nasıl uygulandığı hususu üzerinde de durulacaktır. Yeri geldiği zaman Yargıtay'ın konuya ilişkin kararlarına yer verilecektir. Böylelikle yüksek yargının konuya bakış açısı bu suretle ortaya konulmuş olacaktır.

Kamu davasının hazırlanması a şamasında toplanan delillerin ne kadarının iddianameye yansıtılması gerektiği, özellikle özel hayata ilişkin bilgilerin ne kadarına iddianamede yer verilmesi gerektiği, toplanan deliller üzerine olayda hukuka uygunluk nedeni olduğunu düşünen savcının iddianame düzenlemesi gerekip gerekmediği, ek iddianame düzenlenmesi ve ek savunma arasındaki farklar gibi uygulamada da tereddüt yaratan konulara da çözüm bulunmaya çalışılacaktır. Belirttiğimiz bu hususların açıklamaları, karar örnekleri ve Yargıtay kararları ümit ederim uygulamacılara faydalı olur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat