Orta Çağ düşüncesinin tamamında olduğu gibi, İhvan-ı Safa'nın güzellik anlayışının merkezinde de Tanrı kavramı vardır. Tanrı hem güzeldir hem de her güzel şeyin kaynağıdır. Bu yüzden İhvân-ı Safâ Risalelerinde Tanrı, hem estetik özne hem estetik nesne, hem de estetik değer olarak görülmüştür. İhvan-ı Safa, estetik tecrübenin, duyu temelli başlayıp güzelliğin tam olarak gerçekleştiği aklî idrakle tamamlandığını belirlemiştir.İhvan-ı Safa anlayışında güzellik; Tanrı söz konusu olduğunda O'ndaki yetkinlik ve iyiliği ifade ederken, Tanrı tarafından yaratılan ve sanat eseri olarak kabul edilen tabiat ile diğer var olanlar söz konusu olduğunda onlardaki düzen içerisinde, uyumlu, dengeli, oranlı ve ölçülü olmaya işaret etmektedir. İhvan-ı Safa, yaşadığı çağda sözü edilen bütün sanatlara değinmiş, sanatların ortaya çıkışında oran, ölçü, fayda, iyi ve güzellik değerlerini esas almıştır. Sanatları, insânî nefsin tabii bir eğilimi olarak değerlendiren İhvan-ı Safa'ya göre sanatın mahiyeti bir yönüyle yaratma, bir yönüyle de taklit olarak kabul edilmiştir. Ancak İhvan-ı Safa'daki taklit, tabiatın taklidi ile birlikte daha üst konumda olan varlığın yani Tanrı'nın taklidi olarak anlaşılmıştır. Ayrıcaİhvan-ı Safa sanatın, sanatların öğretilmesinden hareketle epistemolojik ve ruhu arındırması yönüyle de etik işlevine vurgu yapmıştır. Sonuç olarak, Orta Çağ'ın karakteristik yapısına uygun olarakİhvan-ı Safa risalelerinde Tanrı merkezli bir yaklaşımdan, uyum ve birlik içeren düzen içerisinde bir estetik ve sanat felsefesinden söz etmek mümkündür.
Orta Çağ düşüncesinin tamamında olduğu gibi, İhvan-ı Safa'nın güzellik anlayışının merkezinde de Tanrı kavramı vardır. Tanrı hem güzeldir hem de her güzel şeyin kaynağıdır. Bu yüzden İhvân-ı Safâ Risalelerinde Tanrı, hem estetik özne hem estetik nesne, hem de estetik değer olarak görülmüştür. İhvan-ı Safa, estetik tecrübenin, duyu temelli başlayıp güzelliğin tam olarak gerçekleştiği aklî idrakle tamamlandığını belirlemiştir.İhvan-ı Safa anlayışında güzellik; Tanrı söz konusu olduğunda O'ndaki yetkinlik ve iyiliği ifade ederken, Tanrı tarafından yaratılan ve sanat eseri olarak kabul edilen tabiat ile diğer var olanlar söz konusu olduğunda onlardaki düzen içerisinde, uyumlu, dengeli, oranlı ve ölçülü olmaya işaret etmektedir. İhvan-ı Safa, yaşadığı çağda sözü edilen bütün sanatlara değinmiş, sanatların ortaya çıkışında oran, ölçü, fayda, iyi ve güzellik değerlerini esas almıştır. Sanatları, insânî nefsin tabii bir eğilimi olarak değerlendiren İhvan-ı Safa'ya göre sanatın mahiyeti bir yönüyle yaratma, bir yönüyle de taklit olarak kabul edilmiştir. Ancak İhvan-ı Safa'daki taklit, tabiatın taklidi ile birlikte daha üst konumda olan varlığın yani Tanrı'nın taklidi olarak anlaşılmıştır. Ayrıcaİhvan-ı Safa sanatın, sanatların öğretilmesinden hareketle epistemolojik ve ruhu arındırması yönüyle de etik işlevine vurgu yapmıştır. Sonuç olarak, Orta Çağ'ın karakteristik yapısına uygun olarakİhvan-ı Safa risalelerinde Tanrı merkezli bir yaklaşımdan, uyum ve birlik içeren düzen içerisinde bir estetik ve sanat felsefesinden söz etmek mümkündür.