Herkes ne zaman ölür, elbet gülünün solduğu akşam.
Turgut Uyar
Taksim, karıncalar gibi koşuşturan insanlarla doluydu. Gezici piyango satıcıları, ‘'Bugün çekiliyor... Bugün çekiliyor! Büyük ikramiye bir milyar!'' diye yol kesiyorlardı. Bir polis, ‘'34... 740, Bekleme yapma... Bekleme yapma'' diye trafiği düzenlemeye çalışıyor; bu ses, Sıraselviler Caddesi üzerindeki müzik dükkânından yayılan arabesk ezgiyi bastıramıyordu. Islak sandviç satan büfelerden dağılan iştah açıcı kokular, köşe başındaki çingene kızın frezya sepetlerinden gelen baygın kokuyla harmanlanıyordu.
Büfelerin, küçük lokantaların dışarıya bıraktığı ağzına kadar dolu çöp bidonlarına kediler üşüşmüştü. Adresin bulunduğu sokağı biliyordu Oktay. Cihangir Otoparkı'na doğru gitmeliydi. Ancak tek sıra halinde yürünebiliyordu. Eski apartmanların birbirine yaslandığı, kedi, kusmuk ve sidik kokulu bir sokaktı. Toprak zeminde oluşmuş çukurlardaki su birikintilerine basmamak için seke seke otoparkta ilerledi. Elindeki kâğıda tekrar baktı.
Herkes ne zaman ölür, elbet gülünün solduğu akşam.
Turgut Uyar
Taksim, karıncalar gibi koşuşturan insanlarla doluydu. Gezici piyango satıcıları, ‘'Bugün çekiliyor... Bugün çekiliyor! Büyük ikramiye bir milyar!'' diye yol kesiyorlardı. Bir polis, ‘'34... 740, Bekleme yapma... Bekleme yapma'' diye trafiği düzenlemeye çalışıyor; bu ses, Sıraselviler Caddesi üzerindeki müzik dükkânından yayılan arabesk ezgiyi bastıramıyordu. Islak sandviç satan büfelerden dağılan iştah açıcı kokular, köşe başındaki çingene kızın frezya sepetlerinden gelen baygın kokuyla harmanlanıyordu.
Büfelerin, küçük lokantaların dışarıya bıraktığı ağzına kadar dolu çöp bidonlarına kediler üşüşmüştü. Adresin bulunduğu sokağı biliyordu Oktay. Cihangir Otoparkı'na doğru gitmeliydi. Ancak tek sıra halinde yürünebiliyordu. Eski apartmanların birbirine yaslandığı, kedi, kusmuk ve sidik kokulu bir sokaktı. Toprak zeminde oluşmuş çukurlardaki su birikintilerine basmamak için seke seke otoparkta ilerledi. Elindeki kâğıda tekrar baktı.