Sevgiliden uzak düşmek, ona olan özlemi dile getirmek her zaman için zordur. Bu ayrı düşmeler ve özlemler demir parmaklıklar ardında olunca ve buna birde sevgiliye ulaşamamanın, ondan haber alamamanın endişesi eklenince hasret çığ gibi büyür, duvarların ardına sızmak üzere kağıtlara dökülür. Kadın Önderleşmesinde Roza Lüksemburg kitabının yazarı Füsun Erdoğan, tutuklu bulunduğu, hapishaneden “İkizim yeşil erik dalı” diyerek başlayıp yazdığı, ama sevgiliye gönderemediği özlem dolu mektuplarını bizlerle paylaşarak, aşkın tutsaklık karşısında direnişine tanık olmamızı sağlıyor.
“Yıldızlara anlatılan öyküler, okunmayacağı bilinerek yazılmış mektuplar, nasılsa karanlıktaki bir kulağa fısıldanmış, cezaevine gizli saklı birilerinin cebinde sokulan, kaçak sevgilinin gönderdiği gül, cezaevini aşkla donatmıştı. Demek ki tek bir gül, bu yüzyılda bile, aşkı ve umudu hâlâ var edebiliyordu. Görülecek günler de vardı, aşk da umut da.”
Gökçer Tahincioğlu
Sevgiliden uzak düşmek, ona olan özlemi dile getirmek her zaman için zordur. Bu ayrı düşmeler ve özlemler demir parmaklıklar ardında olunca ve buna birde sevgiliye ulaşamamanın, ondan haber alamamanın endişesi eklenince hasret çığ gibi büyür, duvarların ardına sızmak üzere kağıtlara dökülür. Kadın Önderleşmesinde Roza Lüksemburg kitabının yazarı Füsun Erdoğan, tutuklu bulunduğu, hapishaneden “İkizim yeşil erik dalı” diyerek başlayıp yazdığı, ama sevgiliye gönderemediği özlem dolu mektuplarını bizlerle paylaşarak, aşkın tutsaklık karşısında direnişine tanık olmamızı sağlıyor.
“Yıldızlara anlatılan öyküler, okunmayacağı bilinerek yazılmış mektuplar, nasılsa karanlıktaki bir kulağa fısıldanmış, cezaevine gizli saklı birilerinin cebinde sokulan, kaçak sevgilinin gönderdiği gül, cezaevini aşkla donatmıştı. Demek ki tek bir gül, bu yüzyılda bile, aşkı ve umudu hâlâ var edebiliyordu. Görülecek günler de vardı, aşk da umut da.”
Gökçer Tahincioğlu