Adını barıştan alan İslâm dini ve onun mensubu olan Müslümanlar, özellikle son dönemlerde Batı'da matsatlı bir şekilde şiddet, terör ve savaşla içi içe gösterilmekte, Müslümanlar kan döken, kendi inancından olmayanlara karşı düşmanca tavır takınan, hoşgörüsüz, uzlaşmazve daha da vahimi terörist sıfatıyla takdim edilip adeta potansiyel düşman gösterilmek istenmektedir. Kuşkusuz bunu dinî, siyasî ve ekonomik nedenleri söz konusudur. Elinizdeki eser, işaret edilen hususları göz önünde bulundurarak olabildiğince nesnel bir gözle İslâm'ın ilk döneminde kısaca İslâm fetihleri olarak nitelenen savaşlar çerçevesinde İslâm'ın ya da onun mensubu olan Müslümanların hangi şartlarda savaşlarla karşı karşıya geldiklerini ve nihai noktada 'savaşı mı yoksa barışı mı?' öncelediklerini irdelemeye çalışmata, bu sorulara cevap aramakta ve amacın savaş ve fetih olmadığını, Allah'ın dinini yaymak ve Allah yolunda cihad etmek olduğunu, bu bağlamda özellikle cihad kavramının boyutlarını Kur'an ve sünnetten açıklamalarla ortaya koymaktadır. İslâm'ın erken dönemindeki savaşlar ve bu savaşlarla birlikte barış olgusu tartışılırken, olabildiğince geleneksel ön kabüllerden, mezhebi indirgemecilikten ve her türlü ideolojik yaklaşımlardan uzak durulmaya çalışılmıştır. Eserde, özellikle kuzeye doğru yapılan fetihler bağlamında Bizans ile mücadele, Anadolu'ya seferler, Mezopotamya bölgesindeki fetihler, Sâsânîler ile savaş sürecine girilmesi, Afrika cephesinin açılması ve buradaki fetihleri ele almaktadır. Yine eserde, Arap kabilelerinin fetihlere katılmaları, Arap milliyetçiliğinin fetihlerle ilintisi, fetihlerde izlenen siyasi-askeri taktik ve stratejiler detaylıca ele alınmıştır.
Adını barıştan alan İslâm dini ve onun mensubu olan Müslümanlar, özellikle son dönemlerde Batı'da matsatlı bir şekilde şiddet, terör ve savaşla içi içe gösterilmekte, Müslümanlar kan döken, kendi inancından olmayanlara karşı düşmanca tavır takınan, hoşgörüsüz, uzlaşmazve daha da vahimi terörist sıfatıyla takdim edilip adeta potansiyel düşman gösterilmek istenmektedir. Kuşkusuz bunu dinî, siyasî ve ekonomik nedenleri söz konusudur. Elinizdeki eser, işaret edilen hususları göz önünde bulundurarak olabildiğince nesnel bir gözle İslâm'ın ilk döneminde kısaca İslâm fetihleri olarak nitelenen savaşlar çerçevesinde İslâm'ın ya da onun mensubu olan Müslümanların hangi şartlarda savaşlarla karşı karşıya geldiklerini ve nihai noktada 'savaşı mı yoksa barışı mı?' öncelediklerini irdelemeye çalışmata, bu sorulara cevap aramakta ve amacın savaş ve fetih olmadığını, Allah'ın dinini yaymak ve Allah yolunda cihad etmek olduğunu, bu bağlamda özellikle cihad kavramının boyutlarını Kur'an ve sünnetten açıklamalarla ortaya koymaktadır. İslâm'ın erken dönemindeki savaşlar ve bu savaşlarla birlikte barış olgusu tartışılırken, olabildiğince geleneksel ön kabüllerden, mezhebi indirgemecilikten ve her türlü ideolojik yaklaşımlardan uzak durulmaya çalışılmıştır. Eserde, özellikle kuzeye doğru yapılan fetihler bağlamında Bizans ile mücadele, Anadolu'ya seferler, Mezopotamya bölgesindeki fetihler, Sâsânîler ile savaş sürecine girilmesi, Afrika cephesinin açılması ve buradaki fetihleri ele almaktadır. Yine eserde, Arap kabilelerinin fetihlere katılmaları, Arap milliyetçiliğinin fetihlerle ilintisi, fetihlerde izlenen siyasi-askeri taktik ve stratejiler detaylıca ele alınmıştır.