Modern zamanlarda özü itibariyle bize ait olmayan dünyevileştirme projesiyle birlikte sıradan bir müslümanın din-dünya tasavvuru ve algısı büyük ölçüde değişmiş, açık bir değimle büyük ölçüde yıkıma uğramıştır. Bu dejenerasyon etkisiyle İslam fıkhının da, içinde barındırdığı iman-ahlak ve aksiyon damarı yok edilmiş, teknik hükümlerden müteşekkil bir yapıya kuru bir [İslam] hukuk(un)a dönüştürülmüş, bunun neticesinde dinin özündeki iman-ibadet ve ahlak vurgusu büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır.
Bu çalışma bize, sözünü ettiğimiz kopuşu ortadan kaldırmanın yegane yolunun hayatı bölmeden, onu bir bütün olarak algılayarak fıkha ve ve fakihli bir yapıya, yani İmam-ı Azam Ebu Hanife örneğindeki alim tipolojisine tekrar dönmek gerektiği gerçeğini bir kez daha göstermiştir.
Modern zamanlarda özü itibariyle bize ait olmayan dünyevileştirme projesiyle birlikte sıradan bir müslümanın din-dünya tasavvuru ve algısı büyük ölçüde değişmiş, açık bir değimle büyük ölçüde yıkıma uğramıştır. Bu dejenerasyon etkisiyle İslam fıkhının da, içinde barındırdığı iman-ahlak ve aksiyon damarı yok edilmiş, teknik hükümlerden müteşekkil bir yapıya kuru bir [İslam] hukuk(un)a dönüştürülmüş, bunun neticesinde dinin özündeki iman-ibadet ve ahlak vurgusu büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır.
Bu çalışma bize, sözünü ettiğimiz kopuşu ortadan kaldırmanın yegane yolunun hayatı bölmeden, onu bir bütün olarak algılayarak fıkha ve ve fakihli bir yapıya, yani İmam-ı Azam Ebu Hanife örneğindeki alim tipolojisine tekrar dönmek gerektiği gerçeğini bir kez daha göstermiştir.