İmam-ı Rabbani (k.s.)1nin hayatı boyunca şu dört önemli görevi üstlendiğini görmekteyiz: "Din-i İlahi" adındaki bozuk din anlayışı ile mücadele; müslümanlar arasındaki bid'at ve huralelerle mücadele; müslümanları destekleverek Hindidar tarafından uğradıkları zulmü engelleme; tasavvuf ehlinin yanlış anlayış ve uygulamalarını düzeltme. Tasavvufu işin özü ve fıkhı işin kabuğu olarak gören kimi soıfi çevrelere reddiyede bulunup ahirette hesap zamanı gelince şeriattan sorulacağını, tasavvuftan sorulmavacağını, tarikat ve hakikatın şeriata hizmetkar olduğunu ifade etmiştir. Vandet-i vücii d konusunu yanlış anlayan silfileri uyarmış, vandet-i vücudun üzerinde vandet-i şuhüd adında bir mertebe olduğunu, onun da üzerinde abdivyet mertebesi bulunduğunu, asıl hedefin abdivvete ulaşmak olduğunu belirtmiştir. İmam-ı Rabbani (k.s.) hayatı boyunca müntesiplerinin İslami kaidelere ve ehlisünnet çizgisine bağlı kalmayı vurgulamış, yaşadığı tasavyufi halleri ve sevr u sülük esnasındaki ruhi tecrübelerini aktarmış ve varlık konusunu derinlemesine tartışmıştır. Fikirlerini zahir uleması gibi zihni ve rasyonel yaklaşımlarla değil. yaşadığı tasavvufi tecrübelerle temellendirmiştir. Yaşadığı dönemdeki Hindistan coğrafyasının dini ve sosyal yapısındaki aksaklıklara eserlerinde sıklıkla işaret eden itlan Rabbani (k.s.), önemli konularda yöneticileri uyarmış ve onların İslami esaslara riayet etmelerini teşvik etmiştir. Müridlerine yazdığı mektuplarda tasayyufi konulara ağırlık veren İmam-ı Rabbani (k.s.)'nin, devlet yöneticilerine yazdığı mektuplarda daha çok dini ve sosyal konularla iktifa ettiği görülmektedir. Tasavvuf terminolojisine birtakım venilikler getiren İminı-ı Rabbani (k.s.), daha önceki Nakşi geleneğinden farklı olarak letaife ayrı bir önem vermiş, bu latifelerin sevr ü sülükta önemli bir mevkinin olduğuna dikkat çekmiştir.
İmam-ı Rabbani (k.s.)1nin hayatı boyunca şu dört önemli görevi üstlendiğini görmekteyiz: "Din-i İlahi" adındaki bozuk din anlayışı ile mücadele; müslümanlar arasındaki bid'at ve huralelerle mücadele; müslümanları destekleverek Hindidar tarafından uğradıkları zulmü engelleme; tasavvuf ehlinin yanlış anlayış ve uygulamalarını düzeltme. Tasavvufu işin özü ve fıkhı işin kabuğu olarak gören kimi soıfi çevrelere reddiyede bulunup ahirette hesap zamanı gelince şeriattan sorulacağını, tasavvuftan sorulmavacağını, tarikat ve hakikatın şeriata hizmetkar olduğunu ifade etmiştir. Vandet-i vücii d konusunu yanlış anlayan silfileri uyarmış, vandet-i vücudun üzerinde vandet-i şuhüd adında bir mertebe olduğunu, onun da üzerinde abdivyet mertebesi bulunduğunu, asıl hedefin abdivvete ulaşmak olduğunu belirtmiştir. İmam-ı Rabbani (k.s.) hayatı boyunca müntesiplerinin İslami kaidelere ve ehlisünnet çizgisine bağlı kalmayı vurgulamış, yaşadığı tasavyufi halleri ve sevr u sülük esnasındaki ruhi tecrübelerini aktarmış ve varlık konusunu derinlemesine tartışmıştır. Fikirlerini zahir uleması gibi zihni ve rasyonel yaklaşımlarla değil. yaşadığı tasavvufi tecrübelerle temellendirmiştir. Yaşadığı dönemdeki Hindistan coğrafyasının dini ve sosyal yapısındaki aksaklıklara eserlerinde sıklıkla işaret eden itlan Rabbani (k.s.), önemli konularda yöneticileri uyarmış ve onların İslami esaslara riayet etmelerini teşvik etmiştir. Müridlerine yazdığı mektuplarda tasayyufi konulara ağırlık veren İmam-ı Rabbani (k.s.)'nin, devlet yöneticilerine yazdığı mektuplarda daha çok dini ve sosyal konularla iktifa ettiği görülmektedir. Tasavvuf terminolojisine birtakım venilikler getiren İminı-ı Rabbani (k.s.), daha önceki Nakşi geleneğinden farklı olarak letaife ayrı bir önem vermiş, bu latifelerin sevr ü sülükta önemli bir mevkinin olduğuna dikkat çekmiştir.