İnsanlık varoluşun başlangıcından günümüz sürecine kadar tabiatı gereği hep bir inançla yaşamıştır. İnanç, canlılar arasında insanoğluna özgü bir kavram olup bu kavramın insandaki temel unsuru da Yaradan'ın bedenine yerleştirdiği akıldır.
İnsanoğlu aklı sayesinde doğruluğuna ulaştığı bir bilgiyi kalbiyle de sevmeye başladığında imana ulaçmış olur. İnanç ve de İman toplumda bire bir aynı amaçla anılıp bilinirken içerik ve de asıl itibarı ile bir birleriyle bağımlı hareket eden terimler olup anlam ve de ifade bakımından farklılıklarda gösterebilmekteler. Öncelik sırasına bakacak olursak İnanç daha önce gelir. Çünkü İmana giden yol İnanç'tan (İnanmaktan) geçer.
İnsanlık varoluşun başlangıcından günümüz sürecine kadar tabiatı gereği hep bir inançla yaşamıştır. İnanç, canlılar arasında insanoğluna özgü bir kavram olup bu kavramın insandaki temel unsuru da Yaradan'ın bedenine yerleştirdiği akıldır.
İnsanoğlu aklı sayesinde doğruluğuna ulaştığı bir bilgiyi kalbiyle de sevmeye başladığında imana ulaçmış olur. İnanç ve de İman toplumda bire bir aynı amaçla anılıp bilinirken içerik ve de asıl itibarı ile bir birleriyle bağımlı hareket eden terimler olup anlam ve de ifade bakımından farklılıklarda gösterebilmekteler. Öncelik sırasına bakacak olursak İnanç daha önce gelir. Çünkü İmana giden yol İnanç'tan (İnanmaktan) geçer.