İyi söylenmiş bir söz ya da çerçevesi sağlam bir akıl yürütmeye dayalı olarak çizilmiş bir düşünce üzerinden felsefi tartışmaları yürütmek daha sürdürülebilir olduğu gibi, derinleşme ve aktarım açısından da daha doğru ve sağlam bir yoldur.
Bu bakımdan gelişmiş ve yaygın kabul görmüş tüm düşünce sistemlerinde kavramsal düzeyde bir olgunluk görülür. Bu kitapta da Uluğ Nutku, özellikle Max Scheler'in “İnsan Felsefesi”nden (felsefi antropoloji) hareketle Alman düşüncesinde titizlikle işlenmiş kavramsal kadronun eşliğinde felsefi ve güncel konularda görüşlerini ortaya koyuyor.
İnsanın kozmostaki yeri ile gene insan yaşamıyla ilgili kuşatıcı bir tasavvurun sunulduğu bu anlayışta, biyolojik, psikolojik, toplumsal ve kültürel yönlerden insan yaşantısı bütün açılardan ele alınmaya çalışılırken, birbirinden kopuk gibi görünen konularda bağlar kurulur.
Doğa oluştan insan oluşa, kendiliğindenlikten dil ve kültür varlığı olmaya geçişte, varoluş ve tarihsellikte bir an duraklama; doğadaki fenomenlere, nedenselliğe, bilmeye, değerlere, inancın hakikatine, özlere dair düşünme...
“Çok bilgi çok anlayış getirmez”; doğrudur, belki de gerçek yetkinlik “sadece uygun bir kavrayışa ulaşmaktır”.
İyi söylenmiş bir söz ya da çerçevesi sağlam bir akıl yürütmeye dayalı olarak çizilmiş bir düşünce üzerinden felsefi tartışmaları yürütmek daha sürdürülebilir olduğu gibi, derinleşme ve aktarım açısından da daha doğru ve sağlam bir yoldur.
Bu bakımdan gelişmiş ve yaygın kabul görmüş tüm düşünce sistemlerinde kavramsal düzeyde bir olgunluk görülür. Bu kitapta da Uluğ Nutku, özellikle Max Scheler'in “İnsan Felsefesi”nden (felsefi antropoloji) hareketle Alman düşüncesinde titizlikle işlenmiş kavramsal kadronun eşliğinde felsefi ve güncel konularda görüşlerini ortaya koyuyor.
İnsanın kozmostaki yeri ile gene insan yaşamıyla ilgili kuşatıcı bir tasavvurun sunulduğu bu anlayışta, biyolojik, psikolojik, toplumsal ve kültürel yönlerden insan yaşantısı bütün açılardan ele alınmaya çalışılırken, birbirinden kopuk gibi görünen konularda bağlar kurulur.
Doğa oluştan insan oluşa, kendiliğindenlikten dil ve kültür varlığı olmaya geçişte, varoluş ve tarihsellikte bir an duraklama; doğadaki fenomenlere, nedenselliğe, bilmeye, değerlere, inancın hakikatine, özlere dair düşünme...
“Çok bilgi çok anlayış getirmez”; doğrudur, belki de gerçek yetkinlik “sadece uygun bir kavrayışa ulaşmaktır”.