“...Üşümüyorum. Üzerimde kürk yok, ama yine de üşümüyorum. Koyun derisi paltoya ihtiyacım yok. Yürüyorum ve hiçbir şey için endişelenmiyorum. Ben böyle bir adamım işte! Dert ettiğim şeye bak! Koyun derisi paltom olmadan da yaşayabilirim! İhtiyacım yok! Karım kızacak, biliyorum. Doğrusu... Bu utanç verici bir şey, akşama kadar canın çıkana kadar çalış, sonra da beş kuruş para getirme. Bak bakalım o zaman sen! Parayı getirmezsen derini yüzeceğim. Bu nasıl şey böyle, böyle iş olur mu hiç? Her defasında yirmi kopek ödüyor. Yirmi kopekle ne yapabilirsin ki? Ben de içkiye harcadım. Başka ne yapabilirim ki? Para sıkıntım var diyor. Öyledir belki, fakat ben ne yapayım? Senin evin var, hayvanların var, her şeyin var, ya benim neyim var? Sen her türlü tahılı yetiştiriyorsun; bense, buğday, arpa, mısır, hepsini satın almak zorundayım. Ne şekilde olursa olsun, yine haftada üç ruble sırf ekmeğe harcamam gerekiyor. Eve gidiyorum, ekmek bitmiş, haydi bakalım yine bir buçuk ruble ver. İşte böyle, ne yapar eder borcunu ödersin. Daha fazla saçmalık duymak istemiyorum...”
“...Üşümüyorum. Üzerimde kürk yok, ama yine de üşümüyorum. Koyun derisi paltoya ihtiyacım yok. Yürüyorum ve hiçbir şey için endişelenmiyorum. Ben böyle bir adamım işte! Dert ettiğim şeye bak! Koyun derisi paltom olmadan da yaşayabilirim! İhtiyacım yok! Karım kızacak, biliyorum. Doğrusu... Bu utanç verici bir şey, akşama kadar canın çıkana kadar çalış, sonra da beş kuruş para getirme. Bak bakalım o zaman sen! Parayı getirmezsen derini yüzeceğim. Bu nasıl şey böyle, böyle iş olur mu hiç? Her defasında yirmi kopek ödüyor. Yirmi kopekle ne yapabilirsin ki? Ben de içkiye harcadım. Başka ne yapabilirim ki? Para sıkıntım var diyor. Öyledir belki, fakat ben ne yapayım? Senin evin var, hayvanların var, her şeyin var, ya benim neyim var? Sen her türlü tahılı yetiştiriyorsun; bense, buğday, arpa, mısır, hepsini satın almak zorundayım. Ne şekilde olursa olsun, yine haftada üç ruble sırf ekmeğe harcamam gerekiyor. Eve gidiyorum, ekmek bitmiş, haydi bakalım yine bir buçuk ruble ver. İşte böyle, ne yapar eder borcunu ödersin. Daha fazla saçmalık duymak istemiyorum...”