Doğa bilimlerinin açıklamacı yönteminin kültür bilimleri üzerindeki etkinliğini iyiden iyiye hissettirdiği bir dönemde Spranger, "hayat her yerde ancak bir kontekst içerisinde ortaya çıkar" anlayışı yönündeki Dilthey'la birlikte ‘yaşayarak anlamayı' ilke edinerek bir geisteswissenschaft olarak tin bilimin temellerini atmaya çalışır. Onun bu kitabı öncelikle, klasik kültürün ve ona eklemlenen Avrupa kültürünün insan unsurundan yola çıkarak, insan tiplerini, Klasik kültürdeki gelenekle tam örtüşmece de ona büsbütün yabancı da kalmaksızın, tasnife eğildiği emsalsiz bir çalışmadır. Temel problematiği tek bir cümleyle, belki şu şekilde hülasa edilebilir: Ahlâkla birlikte tarihin ve kültürün insan tavırları üzerindeki etkileri. Spranger'in bu kitabı sözü edilen bu çabanın yanı sıra, denebilir ki, ‘bilimlerin mahiyet temelinden kökünün kurumaya yüz tuttuğu' bir dönemde, parçalanma eğilimlerine karşı umutsuzca verilen savaşlardan birinin mahsülüdür.
Doğa bilimlerinin açıklamacı yönteminin kültür bilimleri üzerindeki etkinliğini iyiden iyiye hissettirdiği bir dönemde Spranger, "hayat her yerde ancak bir kontekst içerisinde ortaya çıkar" anlayışı yönündeki Dilthey'la birlikte ‘yaşayarak anlamayı' ilke edinerek bir geisteswissenschaft olarak tin bilimin temellerini atmaya çalışır. Onun bu kitabı öncelikle, klasik kültürün ve ona eklemlenen Avrupa kültürünün insan unsurundan yola çıkarak, insan tiplerini, Klasik kültürdeki gelenekle tam örtüşmece de ona büsbütün yabancı da kalmaksızın, tasnife eğildiği emsalsiz bir çalışmadır. Temel problematiği tek bir cümleyle, belki şu şekilde hülasa edilebilir: Ahlâkla birlikte tarihin ve kültürün insan tavırları üzerindeki etkileri. Spranger'in bu kitabı sözü edilen bu çabanın yanı sıra, denebilir ki, ‘bilimlerin mahiyet temelinden kökünün kurumaya yüz tuttuğu' bir dönemde, parçalanma eğilimlerine karşı umutsuzca verilen savaşlardan birinin mahsülüdür.